İlhami İNCEÖZ

Tarih: 11.09.2025 08:23

MEDET İKİYÜZLÜ KENDİM MEDET! SAHTE ERDEM, SAHTE MERHAMET!

Facebook Twitter Linked-in

MEDET İKİYÜZLÜ KENDİM MEDET!

SAHTE ERDEM, SAHTE MERHAMET!

 

Kelime kelime merhamete doğru gidersek…

İnsan acıda yedi değil belki de yetmiş canlıdır. Yaşadıkları karşısında kurşun yemişe dönse de kalbinde daima ayakta bir can damarı kalıyor.

Hayatındaki yoksunlukların, yoksullukların, kimsesizliklerin çaresizliklerin, acıların ve mağlup edilmişliklerin sonucunda avcunda kalan sadece teselli etmeye yaramayan kelimelerdir.

Kelimeleri teselli olarak kullanabilen insanlara hep imrenmişimdir. Kendilerini yalanla avutmayı nasıl başarabiliyorlar diye. Kelimeler bazen hiçbir işe yaramaz. İnsan bunu bilse de her vakit kolay yolu seçip kendini kandırmaya çabalıyor. 

 

İnsanı avutabilecek son şey belki de duyduğu tatlı ya da haklı kelimelerdir. Bunun benzeri konuşmak, yani iç dökümü az da ferahlama, boşalma yahut avuntu sağlayabilse de, bir acıyı teselli etmek maksatlı söylenen kelimeler asla acıyı hafifletmiyor. Bunu binlerce yıldır anlamamış olmamız daha tuhaf değil midir?

İnsan ne kadar çok avunma ihtiyacı duyarsa o kadar yalana sarılmayı seçiyor. İnsanları avutan belki de kelimeler değil, seslerdir. Karşısında konuşanın ağzından dökülen kelimeler değil, daha çok onun ses tonundaki merhamet, şefkat, sevgi, acınma, övgü, sabır gibi ses tonları dokunuyordur, belki de insanın kalbine.

 Yani avutmaya çabalayan sesine ne kadar çok ilgi yükleyebiliyorsa ondan duyduğumuz kelimeler o kadar çok bize sabır ve teselli olarak fayda veriyor demektir. Yine insanın diline yansıyan sevgi veya ilgi tonu, içtenlik olarak kalbimize, gönlümüze daha kolay işleyebilir.

Merhamet şemsiyesi taşıyan yüce gönüllülerdir. Her insan öyle olamasa da Allah’tan aldıkları merhamet, ömürleri boyunca tam randımanlı kullanmasalar da bitmeden avcunda kalır. Hatta bazılarımız hiç kullanmadan olduğu gibi, verileni öteki hayata taşırız, kalbimizde. 

 

İnsanlar, merhameti sadece hayvanlara gösterilen bir his olarak anlıyor gibime gelir bazen. Ama aslında, başları her dara düştüğünde, ilk başvurdukları his, yine merhamet olur. Merhametsiz hiçbir şey yapamazlar, ama onu kullanarak da çoğunlukla bir şeyi tam yapamazlar. Bunu başarabilseler dünya şimdiki gibi olamazdı elbet.

İnsanın en çok kullandığı huylarından biri de, merhametli olmaktır. Yine üzerine şefkati de ekleyerek çevrelerini güzelleştirmeye çabalarlar. Fakat asla bunu tam olarak başaramazlar.

İnsanlar sahte huylar edinmiştir, modern çağda. Sahteden sever, hoşlanır, sahteden güler, eylenir. Yapaylık da diyebiliriz buna. Her şeyin yapayının bulunduğu bir çağda, insan his ve davranışlarının da yapayının olması aykırı bir durum değildir. Ama neyse…

 

Merhamet şemsiyesini kullanabilen insanlar hayatlarına mutluluğu doğadan kazanma yolunu seçmiş demektir. Kalplerini huzura erdirmek için başka insanların yüzlerindeki sevilme sevincini görmeyi tercih ederler. 

Merhamet bir erdemdir. Ve her insanda kolay bulunmaz. Tanrı bu yüzden merhametli insanlara torpil geçiyormuş gibi bir hayat lütfeder.

Erdemli insan ömrünü başkalarına faydalı olmak için harcayan insan demektir. İslam’da da örneği hadiste sunulur: ‘’İnsanların en faziletlisi, insanlara en çok hayrı dokunan insandır!’’ 

Erdemin kanatları altına yaşantı kurabilen insanlar hayatlarında zarar ve ziyanı, pişmanlığı çok az tecrübe ederler. İnsanlar kendilerini erdemle yahut erdemli olmakla da kandırabilirler. Ya da öyle görünüp, nemalanırlar. Fakat hayatlarında erdeme, merhamete dair bir izi, pek sık göremezsiniz. 

Zaten merhametli olmak ile merhametli görünmek arasında, dağlar kadar fark vardır.

Öylesi olmak demek öykündüğüne benzemeye imrenmek demektir. İmrenmek, size imrendiğiniz şeyi vermez. Bu durum, kasabı seyreden kedinin karnının doymayacağı ile ifade edilebilir. 

 

İnsan aklı ile çözemeyeceği meseleleri kalbine danışır. Kalbiyle çözüm bulmazsa etrafındakileri kullanır, sonrasında yine döner gelir aklının havuzlarına. Meseleye bir çare bulana dek kıvranır durur.

Merhametin şemsiyesini elinde tutan kişiler, merhameti bol keseden dağıtıyorsa, merhametli olma zafiyetine kapılmış demektir.

Merhametten bir parça taşıyan kalpler, kayadan incir ağacı çıkarmasa da bazen, yine de kaya üzerindeki yosunu yeşertebilir.

Ama bazı insanlar da yapay merhametten ötesi bulunmaz. Sahte balmumu gibi göstere, gezdire taşırlar. Gerektiğinde kendilerine bile kullanamazlar. Hele, etrafında sevdikleri, ihtiyaç içinde olanlar için merhameti bırakın sevginin kırıntısını gösteremezler. Kalp sahte olunca, hisler zaten tahtadandır, gazeldendir. Bu insanların gerçek dediği şeyler, iki yüzlülüğün ikinci aynasında, onların hayal dünyasındaki gerçeklerdir. Sizin gerçek hayattaki haliniz, varlığınız önemli değildir onlar için. Nemalanma bitince, MERHAMETİ söküp atarlar… ERDEM’i de söküp atarlar.. Onlar için ne merhamet, ne erdem önemli değildir.

Merhamet diyorduk, uzadı… Erdemli olan sözlüğe bakmadan, merhamet nedir, bilir. Merhametli olanınsa ya da olduğunu iddia edeninse, hayatına bakıldığında, her köşesinde bir ERDEM taşı, heykeli dikilidir. Allah bunlardan eylesin!

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —