Uğur UTKAN

Tarih: 12.10.2025 16:27

Anadolu'nun Türk Yurdu Olması

Facebook Twitter Linked-in

Anadolu'nun Türk Yurdu Olması

Anadolu'ya dönük kesif, yani yoğun bir şekilde Türk muhaceretinin yani göçünün başlangıcı 674’teki Buhara Seferi olmuştur. Şöyle ki, Emevî Hâlifesi Muaviye bin Ebû Süfyan'ın görev yaptığı Irak’tan Horasan’a vali olarak tayin ettiği Ubeydullah Bin Ziyad'ın Horasan için dinî ve siyasî merkez hüviyetinde olan ve başarısız olmasına rağmen imzaladığı mukabele ile 1 milyon dirhemin yanı sıra sayısı 2000 civarında olan Türk asıllı muharip savaşçı Horasan'dan Ortadoğu'ya getirilirken yine 674’ten sonra Emevîler tarafından Horasan'a düzenlenen seferlerde de pek çok Türk esir alınarak İslâm ordusunun hizmetine alınmaya devam edilmiştir. Ama özellikle Emevî Hâlifesi Abdülmelik bin Mervân döneminde İslâm orduları Bizans hâkimiyetindeki Anadolu üzerine akınlar düzenlemeye başladıktan sonra gerçekleşen fetihlerde bu Türk asıllı savaşçıların çok büyük payı olmuş, Türk varlığına Malazgirt'ten asırlar önce Anadolu'da rastlanmaya başlanmıştır. 

Asıl adı Abdullah Battal olan Battal Gazi'nin emrindeki Türk asıllı savaşçılar da Anadolu'daki İslâm fetihlerinde üstün başarılar göstermişlerdir. 

Emevîler döneminde başlayan Horasan asıllı savaşçılara İslâm ordusunda görev verme siyaseti Abbâsîler döneminde de aynen devam etmiş, Abbâsîler döneminde Türkler İslâm ordusunda terfi alarak ordu komutanlığına gelmeye başlamışlardır. Hatta pek çoğu devlet adamlığı katına da yükselmiştir. Abbâsî iktidarı ise İslâm ordusunda artık özgül bir ağırlığa sahip olan Türk asıllı savaşçılar için Samarra adında askerî kentler inşa etmişlerdir ki bu şehirlerin bir kısmı Bizans hududunda bulunmakta olup Malazgirt'ten çok önceleri Türk askerlerinin Anadolu'da, Bizans hududu yakınlarında ikâmet ettikleri şehirleri olmuştur. 

Anadolu'ya dönük kesif, yani yoğun bir şekilde Türk muhaceretinin yani göçünün artık Anadolu'yu tamamen bir Türk ülkesi yapma süreci XI. asrın son çeyreğinde başarıyla neticeye etmiştir. 

Denebilir ki, dünya Türk nüfusunun en az üçte biri, birkaç asır içinde Anadolu'ya göçmüştür. 23 Mayıs 1040 Dandanakan Savaşı’nın muzaffer serdarları Tuğrul Gazi ve Çağrı Gazi tarafından Horasan’da tarih sahnesine çıkarılan Türkiye Devleti'ni kuran Selçukoğulları ve onlardan Türkiye'nin iktidarını devralan ve bir nevi vâris iktidar olan Osmanoğulları, Türk göçlerini çok akıllıca bir siyasetle iskâna tâbi tutmuşlar, meselâ aynı Oğuz boylarının belirli sahalarda birikmesine izin vermemişlerdir. Aynı boyun oymaklarını büyük mesafelerle dağıtmışlar, aralarına başka Oğuz boylarından oymaklar yerleştirmişlerdir. Bu suretle Oğuzlar'ın yüzlerce yıldır asabiyetle muhafaza ettikleri 24 boy teşkilatı Anadolu'da inhilâl etmiş yani parçalanmış, fakat Anadolu Türk milliyeti teşekkül eylemiştir. 

 

Bu arada Selçuklulardan Osmanlılara geçiş sürecinde Anadolu'nun ve Türkiye Devleti'nin idaresi geçici de olsa büyük Cengiz imparatorluğunun batı kolu olan İlhanlıların elinde olmuş, ağırlık merkezleri Azerbaycan olduğu halde Türkiye'yi yönetmişlerdir. 

Ama elbette ki İlhanlıların Anadolu'daki sergiledikleri yönetim pek merhametlice sayılmasa da yaptıkları en büyük hizmet demografik bakımdan Anadolu'daki Türk varlığının ve tabi ki aynı zamanda Türkiye Devleti'nin de demografik bakımdan üstünlüğünün bugünlere ulaşabilmesi olmuştur. Zira o süreçte Anadolu'daki Türkmen nüfusu çok azalmıştı. Öyle ki XI. Yüzyıl başlarında en iyimser hesapla bir buçuk milyon tahmin edilen Türkmenlerin Anadolu'ya yerleşenleri yarım milyondan fazla değildi ve bu nüfus yüzyıl kadar da Lâtin ve German Avrupasına karşı amansız savunma savaşları yapmak mecburiyetinde kalmıştı. I. Kılıç Arslan'ın haçlı sürülerine karşı toplayabildiği Türk kuvveti elli bin kişiyi ancak buluyordu. İşte bu kadar az olan Anadolu Türklerinin tarihte Hindistan, Çin ve Mısır'daki hâkim Türklerin başına gelen «erime» felaketine uğramamaları, İlhanlıların Anadolu'ya getirdikleri yeni Türk unsurları ve Anadolu ile Azerbaycan'daki yabancıları büyük ölçüde sürmeleriyle mümkün olabilmiştir.

Kısaca eğer İlhanlılar Anadolu topraklarına yeni Türk unsurlar getirmeseydi ve kâh Anadolu'daki, kâh Azerbaycan'daki Türk olmayan unsurları sürmeseydi Anadolu'daki Türk varlığı bugünlere ulaşamayacağı gibi bugünkü anlamda Türkiye Devleti de olmazdı ve 1040’ta kurulan Türkiye Devleti bugünlere gelemezdi.

Sonuç olarak Anadolu'nun bir Türk yurduna dönüşmesi asırlara uzanan bir süreçle mümkün olabilmiş olup Anadolu'daki Türk varlığına ilk kez Emevîlerin yaptıkları seferler sonucunda Horasan'dan getirttikleri Türk savaşçıları Anadolu'ya dönük fetih amaçlı görevlendirdikleri seferlerde rastlanmış, Abbâsîler döneminden itibaren Bizans hududunda Türkler için Samarra adında askerî şehirler kurulmuş, böylece Türkler Bizans sınırında kalıcı hale gelmiştir. Selçuklularla birlikte Anadolu'ya artık keşif turları yapan Türkler, bir müddet sonra da Anadolu'yu ebedî yurt edinmişler, kısa süren İlhanlı iktidarında da Azerbaycan'dan gelen Türk unsurları ve Anadolu'daki Türk olmayan unsurların tehciriyle de Anadolu'daki Türk varlığı iyice sağlamlaşmış ve bugünlere kadar gelebilmiştir. 

 

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —