Metin KURT


Kolektif Haklar mı Teklif Ediliyor?

Özgür Özel'in Açıklamaları Üzerine Bir Değerlendirme


Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı bir açıklamada, Türkiye’de demokrasi ve kardeşliği teklif ettiğini belirtti. Özel'in açıklamasında özellikle dikkat çeken bir nokta ise Kürtlere yönelik sözleriydi: "Ben Kürtlere; 86 milyonla birlikte eşit vatandaşlığı iliklerine kadar hissettikleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bizlerle birlikte sahibi olmalarını teklif ediyorum."

Bu ifadeler, Özel’in neyi teklif ettiği konusunda çeşitli soruları beraberinde getirdi. Özel'in mesajı, sadece Kürt vatandaşlara yönelik bir eşitlik vaadi mi içeriyordu, yoksa daha derin ve köklü bir değişiklik önerisi mi? "Cumhuriyet’in millet tanımını değiştirme" ya da "kolektif haklar" gibi tartışmalı konulara dair bir işaret mi vardı?

Eşit Vatandaşlık Üzerine

Öncelikle, "eşit vatandaşlık" ifadesini analiz etmek gerekirse, Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut Anayasası'nda tüm vatandaşlar eşit haklara sahiptir. 1982 Anayasası’nın 10. maddesi, kanun önünde herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç gibi herhangi bir ayrım gözetmeksizin eşit olduğunu açıkça belirtir. Bireyler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu haklardan yararlanır ve devlet bu eşitliği sağlamakla yükümlüdür. Dolayısıyla, yasal anlamda her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı eşit haklara sahiptir. Kürt vatandaşlarımız da Anayasa çerçevesinde aynı haklara sahiptir.

Ancak Özgür Özel'in ifadesi, "eşit vatandaşlık" teklifini farklı bir bağlama oturtuyor gibi görünüyor. Özellikle, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bizlerle birlikte sahibi olmaları" ifadesi, bu eşitliğin mevcut olmadığını ya da eksik olduğunu ima eder nitelikte. O halde, Özel'in bu sözleriyle kastettiği nedir? Cumhuriyet'in vatandaşlık tanımında eksiklik mi var? Kürt vatandaşlarımızın anayasal haklarını daha fazla hissetmeleri için ne yapılmalıdır?

Kolektif Haklar mı Talep Ediliyor?

Özgür Özel’in açıklamalarında dile getirdiği "eşit vatandaşlık" kavramı, bireysel hakların ötesinde "kolektif haklar" talebine mi işaret ediyor? Kolektif haklar, bir grubun etnik, dilsel ya da kültürel kimliği üzerinden taleplerini gündeme getirir. Bu talepler, eğitimden dile, kültürel özerklikten siyasi temsil hakkına kadar çeşitli alanlarda olabilir. Kürt sorunu bağlamında bu tür talepler, Türkiye’nin yakın tarihindeki tartışmalarda sık sık yer almıştır.

Ancak Türkiye'nin mevcut hukuk sistemi ve anayasal düzeni bireysel haklar temelinde yapılandırılmıştır. Anayasa, vatandaşlar arasında bireysel haklarda herhangi bir ayrımcılığa izin vermemektedir. Bu bağlamda, "eşit vatandaşlık" talepleri, bireyler arasında anayasal bir ayrımın varlığına dayalı bir önerme gibi durmaktadır ki, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası böyle bir ayrımı zaten kabul etmemektedir.

Buna karşılık, Özel’in ifadesi, kolektif haklar gibi bir gruba yönelik özel ayrıcalıkların teklif edilip edilmediği sorusunu da gündeme getiriyor. Anayasa'ya göre Türkiye'de herhangi bir etnik ya da dini grubun diğerlerine karşı bir üstünlüğü ya da ayrıcalığı bulunmamaktadır. Vatandaşlık tanımı tüm etnik ve dini kimlikleri kapsayacak şekilde, bireysel hakları temel alarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla, grup hakları veya kolektif haklar, anayasal düzenin dışında bir teklif olarak görünmektedir.

Kurucu Ortaklık ve Cumhuriyetin Millet Tanımı

Özgür Özel’in "kurucu ortaklık" ima eden sözleri de oldukça tartışmalı bir noktaya işaret ediyor. Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde, millî irade ve egemenlik ilkesine dayanarak kurulmuş bir devlettir. Atatürk’ün millet tanımı ise "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir" şeklindedir. Bu tanım, etnik ya da dini farklılıkları göz ardı ederek vatandaşlık temelinde bir millet anlayışını benimser. Yani, tüm vatandaşlar Türk milleti kavramı altında birleşir ve devletin sahibi olur.

Bu bağlamda, Özel'in "eşit vatandaşlık" ve "bizlerle birlikte sahibi olmalarını" teklif etmesi, Cumhuriyet’in kurucu ilkelerine dair bir yeniden tanımlama ya da revizyon önerisi mi içeriyor? Eğer böyle bir öneri varsa, bu durum mevcut hukuk düzeniyle nasıl örtüşecektir? Bu noktada, Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut millet tanımı ve vatandaşlık anlayışında bir değişikliğin gündeme getirilip getirilmediği sorusu cevap bekleyen bir konu olarak duruyor.

Siyasi Çıkmazlar ve Toplumsal Barış

Türkiye'de Kürt sorunu uzun zamandır tartışılmakta ve çözüm yolları aranmakta. Ancak bu tartışmalar genellikle bireysel haklar çerçevesinde sürdürülmelidir. Kolektif haklar ya da gruplara özel ayrıcalıklar talebi, toplumsal barış açısından da zorluklar yaratabilir. Anayasal vatandaşlık anlayışının dışına çıkmak, devletin üniter yapısını ve halkın birliğini zedeler.

Toplumsal barışın sağlanması için tüm vatandaşların bireysel haklarının güvence altına alınması, dil, kültür ve kimliklerine saygı gösterilmesi elbette önemlidir. Ancak bu taleplerin kolektif haklar ya da kurucu ortaklık gibi anayasal düzenle uyuşmayan önerilere evrilmesi, Türkiye’nin sosyal yapısında ciddi sıkıntılar yaratabilir. Bu nedenle, Özel’in söylemleri, daha fazla açıklık ve netlik gerektirmektedir.

Özgür Özel’in yaptığı açıklamalar, Türkiye’nin anayasal düzeninde ve vatandaşlık tanımında köklü bir değişiklik mi teklif edildiği sorusunu gündeme getiriyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin mevcut hukuki yapısı, bireylerin eşitliğini ve haklarını garanti altına almıştır. Kürt vatandaşlar başta olmak üzere tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, anayasal düzende eşit haklara sahiptir. Eğer Özel, kolektif haklar ya da gruplara özel ayrıcalıklar öneriyorsa, bu durumun Cumhuriyet'in kurucu ilkeleriyle nasıl uyumlu olacağı ciddi bir şekilde tartışılmalıdır.

Eğer mesele, bireysel hakların daha da güçlendirilmesi ve tüm vatandaşların kendilerini eşit ve tam vatandaş hissetmesi ise, bu çerçevede yapılacak her düzenleme ve reformun toplumsal barışa katkı sağlayabileceği muhakkaktır. Ancak grup hakları veya kurucu ortaklık gibi kavramlar, Türkiye'nin üniter yapısını ve millet tanımını tehdit edebilecek ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, Özel’in teklifleri netleştirilmeli ve tartışmalara açık olmalıdır.