Mustafa TOPAL (Fevrî)


KANADI KIRIK ŞAHİN (HİKÂYE)

KANADI KIRIK ŞAHİN (HİKÂYE)


KANADI KIRIK ŞAHİN (HİKÂYE)

 

Kanadı kırık şahin, bir ağacın dalında

Dinlenirken, bir kartal geliverdi o anda

 

Merakla sordu nedir bu hâlin, geçmiş olsun

Uçamazsın da gayrı, ahirin hayır gelsin

 

Açtı ağzını şahin, meğer ki dert küpüymüş

Onu bu hale koyan, ondaki hâr topuymuş

 

Dinle; hakkı gözettim, hiç kimseyi kırmadım

Haklı hakkını aldı, haksıza pay vermedim

 

Dağlarda av avladım, çok ovaları aştım,

Garibanlar gözettim, tüm payımı paylaştım

 

Sözüm esirgemedim, doğruyu hep söyledim

Yalandan nefret ettim, yalancıyı payladım

 

Kartalın hatırına, kurbağayı yemedim

Yeri olmayan sözü, yerli yersiz demedim.

 

Vazifem olmasa da nice yarayı sardım,

Nihayet ihanetle hepsin karşımda gördüm

 

Sevdim, sevildim, öğdüm de asla yerilmedim

Doğru bildiğim yolda, kat’iyyen yorulmadım

 

Nihayet bir serçe ki, âh, çelimsiz düzenbaz

Çıktı karşıma, hain, hilekâr, hem arlanmaz

 

Söyleyecek çok sözüm var, şu kadarını bil

Bu serçenin vasfı çok, hem âdî hem de sefil.

 

Hasbelkader, kesişti yolumuz aynı düzde

Bir netlik bulamadım ne yürekte ne yüzde

 

Ben bileli bir günü bir gününü tutmadı,

Hak niyetle çıkarak hak yoluna gitmedi.

 

Zaman oldu kendini kartal sanarak azdı,

Zaman oldu, konulmuş âdil düzeni bozdu.

 

Hem dahası kraldan çok kral da kesildi,

Kendini aslan sanıp, krallığa asıldı

 

Yalan, haram, doğruluk umurunda olmadı

Bir göründüğü yerde, mertçe durup kalmadı

 

Baktık ki bir köstebek, kokutmuş yuvasını

Ona dost olup bozdu yabanın havasını

 

Ne oyunlar oynadı, diğerleri arasında

Çok cilveler döktü bu oyunlar sırasında

 

Bin bir tuzaklar, hile, hinlikler, kahpelikler

Şirin görünmek için düzenler, çolpalıklar

 

Güya masum köstebek, bir takıldı peşine

Öyle çirkefleşti ki, rastlanmadı eşine

 

Haince bir tuzakla çelmesin taktı bana

Ne akla sığar temin ederim, ne vicdana

 

Düştüm yüz üstü o gün bu gündür divaneyim

Kırık kanadıma mı, bahtıma mı yanayım

 

İşte şimdi gördüğün gibi uçamam artık

Gayrı doğruyu sahte yüzden seçemem artık

 

Ben kanadı kırık bir kuşum, gökler neyime,

Uçmak değil, savrulmak düştü garip payıma.

 

Ne yırtıcı kuş, ne kör kurşun canıma kıyan,

Hain, nâmert serçedir beni kanatsız koyan.

 

Hazreti Süleyman'a bir kuş demiş ya hani:

“Beni aldatan onun masum yüzüydü, yani

 

Anlatılır ki, devir Hazreti Süleyman'ın

Verdiği rahatlıkla, huzurun ve emanın

 

Bir kuş yol kenarında, endişesiz yayılır,

Yoldan geçmekte olan bir faniyle ayılır

 

Emniyet telkin eder faninin masum yüzü,

Kuşun derdi, karnını doyurmaktadır gözü

 

Yanından geçiyorken sallar bastonun kuşa

Nasıl olur dedi kuş, şaştı, bak sen bu işe

 

Kırıldı ayağı da bu değil asıl gamı,

Yıkılan güvene mi yansın ayağına mı

 

Şikâyetçi oldu ve gitti yüce huzura

Hakikaten almadı acısını nazara

 

Dedi: “baktım zararı olmaz diye kaçmadım

Bu faniden hainlik olmaz dedim, uçmadım

 

Hak talep etmiyorum, helaldir benden yanı

Ne olur göstermesin içinde olmayanı

 

Şimdi vazgeçiyorum, değilim hak sahibi

Ya yüzü gibi olsun, ya da olduğu gibi,

 

Ben kap kara içini bilsem uçmaz mıydım hiç,

Âlem görsün ki artık, içi dışından hariç,

 

Benim yandığım gibi başkaları yanmasın

Onun sahte haline artık kimse kanmasın”

 

“Hikmetin başı Allah korkusudur" sözünü

Bilen atalarımız söylemişler özünü:

 

Diyerek âleme: “Kork Allah'tan korkmayandan"

Gör ki şer, Hakk deyince yüreği burkmayandan

 

Velhasıl çok anlatıp da baş ağrıtmak istemem

Hiç kimseye derdimi ben dert etmek istemem

 

Dedi ki şahin; işte bu sana küpe olsun

Israrla tenbih etti, aklında öğüt kalsın

 

Düşman dediklerimden gelmedi beni yıkan

Dost dediklerimdendir bu beni asıl yakan

 

05.08.2020, Bozüyük

Mustafa TOPAL (Fevrî)