Yalçın ÇELİK


Bir Yusuf Gitti, Binlerce Yusuf Uyandı

Bir Yusuf Gitti, Binlerce Yusuf Uyandı


Bir Yusuf Gitti, Binlerce Yusuf Uyandı

Bazı ölümler vardır, sadece bir canı almaz; bir inancı yaralar, bir milleti hüzne boğar, ama aynı zamanda bir davayı ölümsüzleştirir. Yusuf İmamoğlu'nun 8 Haziran 1970'teki şehadeti, işte tam da böyle bir dönüm noktasıdır. O gün, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin duvarlarına kurşunlar değil, milletin kalbine kazınan bir isyan yazılmıştır: Yusuf İmamoğlu şehit edildi!

Yusuf, sadece bir üniversite öğrencisi değil; davasına adanmış, imanını yüreğinde taşıyan, Türk-İslam ülküsünün neferi idi. Yaşı 25'ti… Henüz hayatın baharındayken, vatanı için karardı. Bir kalem tutması gereken eller, kurşunlara hedef oldu. Ama düşmedi o eller; aksine, binlerce gencin elinde meşale oldu, yol oldu, umut oldu.

Bir Coğrafya Öğrencisinden Vatan Coğrafyasına Adanmışlık

Bursa'nın İnegöl ilçesinde dünyaya gelen Yusuf, İstanbul Kabataş Lisesi’ni bitirdikten sonra Edebiyat Fakültesi’nde Coğrafya okumaya başladı. Haritaları çizerken sadece dağları, ovaları değil; milletinin kaderini de çizmeye çalışıyordu. İnancı sağlam, yüreği iman dolu, bakışı dirayetliydi. O, sadece kendi geleceğini değil, Türk milletinin istikbalini omuzlayan bir yiğitti.

Kurşunla Susturulmak İstenilen Hakikat

8 Haziran sabahı, fakültede yalnızca arkadaşlarının imza işini halletmek istemişti. Ne hır çıkardı, ne provokasyon… Fakat karşısına çıkanlar, onun yalnız bedenine değil, temsil ettiği davaya da saldırdılar. Yaylım ateşiyle yere düşen Yusuf, tam 23 dakika yerde yaralı halde bekledi. Ambulans sokulmadı, polis ortada yoktu… Medeniyetin kalbinde, ilim yuvasında, bir yiğit suskunluğa mahkûm edildi.

Ama o sessizlik, milletin vicdanında yankılandı. Yusuf’un kanı, mürekkep oldu; nice dava adamının fikrini, kalemini, yürüyüşünü besledi.

Ülkücü Şuurun Dirilişi

Yusuf’un cenazesi, Emirsultan Mezarlığı’na binlerin katıldığı dualarla defnedildi. O gün, sadece bir tabut taşınmadı; bir inancın, bir ideolojinin emaneti omuzlandı. MHP Lideri Alparslan Türkeş’in “Dün bir Yusuf’um vardı, bugün hepiniz Yusuf’sunuz” sözü, bir çağrının manifestosu oldu. Çünkü Yusuf artık sadece bir isim değil, bir duruş, bir sembol, bir şuurdu.

Yusuf’un Mirası: Sadece Geçmişe Değil, Geleceğe de Yazıldı

Bugün Yusuf İmamoğlu’nu anmak, sadece geçmişe bir saygı değildir. Aynı zamanda geleceğe bir sorumluluktur. Gençliğe düşen görev; onun taşıdığı imanla, ilimle, cesaretle yoğrulmuş davayı sürdürmektir. O, hayatıyla ve ölümüyle bize şunu öğretti:
 "Bu vatan, fikirle korunur; bu millet, imanla yükselir; bu dava, şehadetle büyür."

Ey Türk gençliği!
 Yusuf İmamoğlu’nun adı bir sokakta, bir okulda ya da bir şiirde yaşamakla sınırlı değildir. O isim, damarlarımızda gezen asil kanın, alnımızdaki şeref çizgisinin adıdır. Yusuf’un düştüğü yerde, bizler ayağa kalkmalıyız. 

Cebinde 35 kuruş, midesinde üç gündür lokma yoktu. Ama yüreğinde iman, dilinde vatan vardı. Şehadetle tamamlanan ömrü, ülküye adanmış bir destandır. Unutulmadın Yusuf, unutulmayacaksın.

Bu dava öyle bir dava ki; Yusuf İmamoğlu ve tüm Yusuf İmamoğlu gibi ülkücü şehitlerimizin bize tertemiz emanetidir.


 Bir Yusuf gitti, ama binlerce Yusuf gönlümüzde doğdu!

Ruhu şad, makamı âli olsun. Unutmadık, unutmayacağız.


  Hazırlayan: Yalçın Çelik
 Mekatronik Yüksek Mühendisi – Teknik Öğretmen