Metin KURT

Tarih: 10.07.2025 20:46

Bereketin ve Gözyaşının Tenceresi: Aşûre

Facebook Twitter Linked-in

“Bereketin ve Gözyaşının Tenceresi: Aşûre”

AŞÛRE: BİR TENCEREDE BULUŞAN TARİH, İNANÇ VE PAYLAŞMANIN LEZZETİ

Yılın belli zamanlarında bazı tencereler sadece yemek pişirmez; tarih taşır, kültür taşır, gözyaşıyla yoğrulmuş dualar taşır. İşte o tencerelerden biri de “Aşûre Tenceresi”dir. Anadolu’nun dört bir yanında kaynayan bu tencere, hem geçmişe duyulan bir saygı hem de bugünün insanına sunulan bir kardeşlik sofrasıdır.

Peki, nedir bu “aşûre”? Sadece buğday, nohut, fasulye, incir, üzüm, fındık, nar, şeker mi? Elbette hayır… Aşûre, bir milletin hafızasında asırlardır kaynayan ortak bir kader çorbasıdır adeta.

Aşûre Nedir? İsmi Nereden Geliyor?

“Aşûre” kelimesi, Arapça’da “on” anlamına gelen “aşara” kelimesinden türemiştir ve Hicrî takvime göre Muharrem ayının onuncu gününü ifade eder. Bu gün, İslam tarihi açısından birçok önemli olayın yaşandığına inanılan mübarek bir gündür. Aşûre, bu özel günün simgesel yemeğidir.

Neden Aşûre Pişirilir?

Aşûre, sadece bir tatlı değil; bir hatırlatmadır. Rivayetlere göre bu günde, Hz. Nuh’un gemisi Cudi Dağı’na oturmuş, yanındakiler karada yeni bir yaşama başlamıştır. Gemi erzaklarının son kalıntılarıyla yapılan bir çorba ile o zor günlerin ardından gelen umut kutlanmıştır. O gün yapılan çorbanın adı “aşûre”ye dönüşmüş, bereketin simgesi olmuştur.

İslam inancına göre ayrıca bu günde;

Hz. Adem’in tövbesi kabul edilmiştir.

Hz. Nuh’un gemisi tufandan kurtulmuştur.

Hz. İbrahim ateşten kurtulmuştur.

Hz. Musa, Kızıldeniz’i yararak kavmini Firavun’dan kurtarmıştır.

Hz. Hüseyin ve 72 yakını, Kerbelâ’da şehit edilmiştir.

Bu olayların kimi sevinç, kimi derin bir hüzünle anılır. Bu yüzden aşûre hem bir kutlama hem bir yas, hem tatlı bir tebessüm hem buruk bir dua gibidir.

Aşûre Ne Zaman Pişirilir?

Aşûre, Hicrî takvime göre Muharrem ayının 10. günü pişirilir. Ancak Anadolu’da bu tarih bir haftaya, hatta on beş güne yayılabilir. Çünkü herkesin evinde aynı anda kaynamaz aşûre tenceresi; biri erken pişirir, biri geç... Ama sonuçta her evden bir kase aşûre çıkar, komşuya, akrabaya, tanımadığa ulaşır.

Aşûre Geleneği: Paylaşmanın En Tatlı Hali

Anadolu’da aşûre pişirmek bir ibadet gibi görülür. Kimse tek başına yemez, yemezse bile paylaşır. “Eline, beline, diline hâkim ol” düsturuyla yoğrulmuş Anadolu insanı, aşûreyi sadece malzemeyle değil, niyetle pişirir. Bir evde aşûre kaynıyorsa, o evde dua vardır, niyet vardır, komşuluk vardır.

Aşûre pişirmek, bir anlamda “ben yalnız değilim, sen de değilsin” demektir. Zengin-fakir ayrımı gözetilmez; çünkü aşûre dağıtılırken herkes aynı kaseden nasiplenir. Küçük kâselere bölünen büyük bir berekettir o.

Her Malzeme Bir Anlam, Her Kaşık Bir Hatıra

Aşûre kazanına atılan her malzeme bir simgedir:

Buğday: Bereketin ana damarıdır.

Nohut ve fasulye: Bolluğu simgeler.

Kuru meyveler (incir, üzüm, kayısı): Hayatın tatlı yanlarını hatırlatır.

Nar ve tarçın: Hem süs hem lezzettir ama en çok birlik ve bütünlük simgesidir.

Şeker: Zorlukların sonunda gelen tatlı anılar gibidir.

Bu çok çeşitli malzemelerin uyumu, farklılıkların bir arada ne kadar güzel olabileceğini gösterir.

Aşûre: Tarih Boyunca Değişmeyen Sofra Ahlakı

Aşûre geleneği, sadece dini bir ritüel değil, aynı zamanda kültürel bir mirastır. Balkanlardan Orta Doğu’ya, Kafkaslardan Anadolu’ya uzanan geniş bir coğrafyada aşûre kaynar. Her bölgenin kendine özgü malzemesi, süslemesi, pişirme yöntemi olabilir. Ama değişmeyen tek şey vardır: Paylaşmak.

Kerbelâ’nın Gölgesinde Aşûre

Ne yazık ki Muharrem ayı ve aşûre günü, İslam tarihinde kara bir gün olan Kerbelâ’yı da hatırlatır. Hz. Muhammed’in torunu Hz. Hüseyin’in ve ailesinin Kerbelâ’da şehit edilmesi, bu günün manevi yükünü ağırlaştırır. Bu yüzden bazı topluluklar aşûreyi bu tarihte pişirmez; anma günlerini tamamladıktan sonra paylaşırlar.

Aşûre Bugün Ne Anlatır?

Bugünün dünyasında, insan ilişkilerinin zayıfladığı, sofraların yalnızlaştığı, komşuluğun azaldığı bir çağda aşûre, bize hâlâ umut verir. Diyor ki:

“Bir tencerede hepimiz olabiliriz. Farklıyız belki ama aynı kaynaktayız. Paylaşınca çoğalırız. Beraber pişersek, beraber doyarız.”

Aşûreyi Tadarken Hatırla…

Bir gün bir komşun kapını çalıp sana bir kase aşûre verirse, sadece bir tatlı değil, bir dua uzatıyordur. Alırken “eline sağlık” demeyi, yerken bir Fatiha’yı, bitince o kaseyi boş değil, gönül dolusu bir teşekkürle geri vermeyi unutma…

Çünkü aşûre sadece mideyi doyurmaz; insanı insan eden o eski dostlukları, birlikte ağlayıp birlikte gülmeyi, hayatın bütün lezzetlerini hatırlatır.

Ve belki de bu yüzden… en güzel aşûre, paylaşılandır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —