Yalçın ÇELİK


Arefe’den Kurban’a: Paylaşmanın ve Bağlılığın Bayramı

Arefe’den Kurban’a: Paylaşmanın ve Bağlılığın Bayramı


Arefe’den Kurban’a: Paylaşmanın ve Bağlılığın Bayramı

Bayramlar, milletimizin hem inanç hem de kültür kodlarını içinde barındıran kutsal zaman dilimleridir. Bunlar sadece bir takvim günü değil; bireylerin iç dünyasına, toplumun ortak hafızasına, aile bağlarına ve toplumsal dayanışmaya doğrudan dokunan değerli fırsatlardır. Özellikle Arefe Günü ve Kurban Bayramı, bu yönleriyle dinî vecibelerimizin çok ötesinde anlamlar taşır.

Arefe Günü: Sessiz Bir Muhasebenin Adı

Arefe Günü, Hicri takvimin son ayı olan Zilhicce'nin dokuzuncu günüdür. Hac ibadetinin doruk noktası olan Arafat vakfesi, bu mübarek günde yapılır. İslam peygamberinin hadislerinde bu günün ayrı bir önemi vurgulanmış; Arefe günü yapılan duaların kabul edileceği, bu günde oruç tutmanın ise geçmiş ve gelecek yılın günahlarına kefaret olacağı bildirilmiştir.

Ancak orada bir detay vardır: Hacda olanlar için oruç tutulması önerilmez. Çünkü oruç, fiziksel zorluklar getirerek ibadetin özü olan vakfeyi zorlaştırabilir. Bu bize şunu gösterir: İslam’ın özünde kolaylık, denge ve hikmet vardır.

Kelimelerin kökenine inersek “Arefe”, “tanıma, bilme” anlamına gelir. Bu yönüyle Arefe, insanın sadece Allah’a değil, aynı zamanda kendine de yöneldiği, iç muhasebesini yaptığı bir gündür.

Kurban Bayramı: Teslimiyetin ve Toplumsal Sorumluluğun Simgesi

Kurban Bayramı, Hz. İbrahim’in Rabb’ine gösterdiği mutlak teslimiyetin bir nişanesi olarak, Müslüman toplumlarda asırlardır kutlanır. Kurban ibadeti, sadece hayvan kesmek değildir; asıl kurban, nefsin bencilliğidir. Bu ibadet, inanan bireyin Allah’a yakınlaşma arzusunu, şükür bilincini ve paylaşma sorumluluğunu simgeler.

Bayram sabahı, camilere dolan kalabalıklar, birlikte eda edilen bayram namazı ve ardından dualarla gerçekleştirilen kurban kesimi, ortak bir manevi iklim oluşturur. Etlerin üçe ayrılması; aileye, komşuya ve ihtiyaç sahibine ulaştırılması, İslam’ın sosyal adalet ve yardımlaşma anlayışını ete kemiğe büründürür.

Bayram Geleneği, Anadolu'nun Ruhudur

Bayramlar, Anadolu coğrafyasında sadece dini değil, kültürel mirasın da taşıyıcısıdır. Arefe akşamı yapılan mezarlık ziyaretleri, geçmişle bağımızı canlı tutarken; bayram sabahı büyüklerin eli öpülür, çocuklara bayramlık ve harçlık verilir. Bu eylemler, nesiller arasında sevgi ve saygı köprüleri kurar.

Tatlılar hazırlanır, kahkahalarla dolu sofralar kurulur. En kıymetli ikram, aslında birlikteliktir. Köyde tencere kaynar, şehirde apartman komşusuna bir tabak et gönderilir. Kurban Bayramı, bizim kültürümüzde sadece ibadet değil; birlik, bereket ve kardeşlik vesilesidir.

Ekonomik ve Sosyal Etki: Sadece Manevi Değil, Stratejik Öneme Sahip

Kurban Bayramı’nın bir başka boyutu da ekonomik canlılıktır. Özellikle kırsalda hayvancılıkla uğraşan aileler için bu dönem hayati önem taşır. Kurbanlık satışları, yem ve nakliye gibi sektörleri de etkileyerek yerel üretime doğrudan katkı sağlar. Aynı zamanda et dağıtımları yoluyla düşük gelirli ailelerin protein ihtiyacı karşılanır, bu da bayramın bir sosyal politika işlevi gördüğünü gösterir.

Bayram, Sadece Hatırlamak Değil, Yaşatmaktır

Mekanikleşen hayatlarımızda dijital ekranlara sıkışan ilişkiler, bizi biz yapan değerlerden uzaklaştırıyor olabilir. Ama işte bayramlar, bu gidişata karşı bir duruştur. Arefe ve Kurban Bayramı, hatırlamayı, bağ kurmayı ve paylaşmayı yeniden öğreten öğretmenler gibidir.

Bu yıl Kurban Bayramı’na girerken, sadece kurbanımızı değil; öfkemizi, kırgınlıklarımızı ve ihmallerimizi de keselim. Gönüller yapalım. Unutmayalım ki bayram, takvimde bir gün değil; vicdanda bir uyanıştır.

Bayramınız mübarek olsun.

 

 Yalçın ÇELİK
 Mekatronik Yüksek Mühendisi – Teknik Öğretmen
 Eğitimci, Proje Uzmanı, Yerel Değerlerin Savunucusu