Mevcut iktidar ve birlikte yol yürümeye koyulduğu DEM ve MHP tarafından başlatılan süreçle birlikte Türk adının yerine "Türkiyeli" adının ikame edilme girişimine tepkiler dinmek bilmiyor.
Türk yazın ve fikir hayatının önde gelen merkezlerinden Ötüken Neşriyat, "Türkiyeli" ifadeleri ile geçen açılım sürecinde de yaşananlara benzer bir şekilde Türk tarihine ortak yaratma gayretlerine 14 Temmuz'da sosyal medya hesaplarından yayımladığı bir bildiri ile sert tepki gösterdi.
"Kalın Oğuz beyleri işitin!" diye başlayan bildiri metninde Türk tarihinin Türkistan'dan Avrupa ortalarına kadar geniş bir coğrafyayı kapsadığı ve tüm bu hikâyeyi tek bir isim altında, yani "Türk" adı altında birleştirdiği vurgulandı. Geçmiş yüzyılın başından kalan çözülmemiş tarih ve kimlik meselelerinin hatalarının tekrarlanmaması adına sorumluluk aldıklarını belirten yayınevi, Türk milliyetçiliğinin temel sütunu olan tarih tezlerini yeniden işleyip seslendirecek bir mecra olmak üzere Türk bilim camiasını iş birliğine davet etti. "Tarafımız, Türkiye’nin sahibi olan Türk milletinin tarafıdır." cümlesiyle son bulan bildirinin tam hâli şöyle:
Türk-Kürt-Arap demeyeceğiz; sadece Türk milleti için konuşuyoruz! Ötüken Neşriyat, 61 yıldır Türk milletinin hizmetinde Türk tarihinin temel metinlerini yayımlamanın kıvancıyla yolunda miskal zerresi kadar sapma olmadan emin adımlarla yürüyor. Tarihimiz Türkistan’ın derinlerinden adını çetin mücadelelerle Türkiye koyduğumuz mübarek yurdumuza, bir mızrak gibi uzandığımız Avrupa ortalarına kadar geniş bir coğrafyanın meselelerini tek bir isim altında birleştirir. Bu isim ulu bir sayvanın gölgesinde bütün hikâyemizi toplayan Türk ismidir. Kültürümüz, irfanımız, milliyetimiz insanlığın pek çok birikiminden beslenmekten kaçınmadan bizi bugünkü milletler camiasının ve büyük insanlık tarihinin saygın milletlerinden biri yapmıştır. Bu yolculukta, millî irfanımızın nimetlerini kimseden esirgemeyen milletimizin bu isme bir veya birkaç ortak aradığını veya Türk adından başka adların da bu büyük eserde telif hakkı sahibi olduklarını düşünmüyoruz. Geçen asrın başında çözmüş olmamız gereken tarih ve kimlik meselelerinin iğreti bırakılmasından kaynaklı hataların tekrarlanmaması adına mesuliyet alarak Türk milliyetçiliğinin temel sütunu olan tarih tezlerimizi yeniden işleyip seslendirecek bir mecra olmak üzere Türk bilim camiasını irfan ocağımızda el birliğine davet ediyoruz. Ayrıntılı müzakerelerle akademi içinden ve dışından yazarlarımızı oluşturacağımız platformlarda ağırlamak ve yol haritamızı şekillendirmek için çalışalım. İşimizin ve kavgamızın başındayız.
Tarafımız, Türkiye’nin sahibi olan Türk milletinin tarafıdır.
bengü il tuta olurtaçı sen!
BİLDİRİNİN YAYIMLANMA GEREKÇESİ
Ötüken Neşriyat Genel Müdürü Ertuğrul Alpay, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, yayımlanan bildirinin sadece bir yayınevi sorumluluğu değil, tarihe ve millete karşı bir görev olduğunu ifade etti.
Ötüken Neşriyat olarak 61 yıldır Türk tarihini kaynaklara dayalı şekilde okura sunuyoruz. Bu açıklamayı yapmak, sadece bir yayınevi sorumluluğu değil; tarihimize ve milletimize karşı bir görevdir.
Ötüken Genel Yayın Yönetmeni Göktürk Ömer Çakır ise bildiriyi kişisel hesabından paylaşırken "Bu mevzu artık bir varlık-yokluk mevzusudur ve biz bunu ciddiye alıyoruz." notunu düşerek, konuya verdikleri önemi vurguladı.
Yayınevi editörlerinden ve Türk Yurdu Dergisi Genel Yayın Müdürü Ayşegül Büşra Paksoy da bildiriyi "Hakikat çarkta öğütülürken, tozun dumanın üstüne yağmur olup yağalım diye. Çarkı durduramazsak da tozu yere indirelim diye..." notuyla paylaşarak yayınevinin duruşunu destekledi.
ÜMİT ÖZDAĞ VE MEHMET ÖZ'DAN DESTEK
Ötüken Neşriyat'ın bildirisi, sosyal medyada kısa sürede büyük yankı uyandırdı ve çeşitli çevrelerden destek mesajları geldi. Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Mehmet Öz, bildiriyi Orhun Yazıtları'ndan alıntılanan "Üstte mavi gök çökmedikçe, alta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir..." ifadeleriyle yeniden paylaşarak desteğini gösterdi.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ise Ötüken Neşriyat'ın paylaşımını "Adımız andımızdır." sözüyle kendi profiline taşıyarak desteğini gösterdi.
BİLDİRİ ÜSTÜNE BİLDİRİ GELDİ
Ötüken'in bildirisinin dumanı üstündeyken Ayarsız Dergisi "Biz varız, buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz." diyerek bir bildiri yayınladı.
İşittik, iman ettik.
Türk Edebiyatı Dergisi Ayarsız, herhangi bir milletin değil, Türk milletinindir.Türkiye’nin bütün kalem sahipleri gerçekte Gökalpların ve Namık Kemallerin bilediği o kalemle yazdılar yazılarını. Edebiyat bizim için sadece bir iç dökme, beliğ sözlerle meram ifade etme veya dünyanın sıkıntılarından kâğıt kalem üstünde kurtulma mecrası değil. Türk edebiyatı konuştuğu vakit içini döken Peyami’mizin Mahşer’indeki Nihad’dir. Kendini en saf ama en hakiki sözlerle ifade eden Tanpınar’ımızın Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ndeki Hayri İrdal’dir. Ve dünyanın sıkıntıları bizi bastığı vakit Tarık Buğra’mızın Küçük Ağa’sındaki İstanbullu Hoca’yı Kuvvacı yapan o iç sıkıntılarını daha iyi anlarız. Bunları da hiçbir zaman unutmayız. Ortak kabul etmiyoruz. Söz söyleme hakkımızı hiç kimseyle bölüşmüyoruz. Kaleminizi başka hiç kimsenin eline vermiyoruz. Türkiye’nin sahibi olan Türk milletinin yanında saf tutuyoruz.
Biliyoruz ki eskinin edebiyatçıları bugün yaşasalar bu buhranlı ortam içinde birçok şiir, birçok öykü, birçok roman kurar ve yazarlardı. Yani Türkiye’nin kendisini yeni baştan kurar ve yazarlardı. Biliyoruz ki Türk milleti kendi içinden birçok kalem sahibi çıkarmıştır ve çıkarmaya devam da edecektir.
Biz varız, buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz.
İfade Fikir Derneği'nin sosyal medya hesabından yayımladığı bildiri ise Türk milliyetçiliğinin tarihsel köklerine dikkat çeken bir başlangıca sahip. Metinde, Türk milliyetçiliğinin doğuşundan bugüne aydınların ve bilim insanlarının öncülüğünde bir kadro hareketi olduğu ve Türk milletinin İstiklal Mücadelesi ile küllerinden yeniden doğarak cumhuriyeti kurduğu vurgulanıyor.
Bildiri, Türk milletinin hürriyetine ve egemenliğine hiçbir gücün boyunduruğu altına girmesine izin vermediği gibi, bugün de benzer bir varoluş mücadelesiyle karşı karşıya olduğunu belirtti. "Çözüm süreci" adı altında sunulan ve Türk milletinin birlik ve bütünlüğüne kast eden dayatmanın, barışa değil, çeşitli güç odaklarının Türk milletini parçalama davasına hizmet ettiği ifade edildi.
Dernek, bin yıllık Türk tarihinin, ortak hafızanın ve bu topraklarda kurulan siyasal ve kültürel varlığın herhangi bir etnik veya bölgesel aidiyet üzerinden tartışmaya açılmasını bir tehdit olarak gördüğünü açıkladı. Açıklamada, ülkenin asli unsuru olan Türk milletinin kimliğini korumak ve geleceğini güvence altına almak için "çözüm süreci" karşısında kararlılıkla durmaya devam edeceği vurgulandı. Birlik içinde yaşamanın, ortak değerlerde buluşmanın ve geleceği güvence altına almanın ancak Türk milli kimliğinin etrafında kenetlenmekle mümkün olacağı belirtildi. İfade Fikir Derneği, Türk milletinin birliğini tartışmaya açan, Türk kimliğini parçalı ve geçici aidiyetlere bölmeyi amaçlayan hiçbir siyasi, sosyal veya kültürel girişimi meşru görmediklerini açıkça ifade etti. Bildiri, "Türk milletinin adına leke, gururuna gölge düşürmek isteyen bu hareketin karşısında Aziz Türk milletinin yanında saf tutacağız." ve "Türklüğün kaderini kaderimizden ayrı görmüyor, istiklâlini namusumuz biliyoruz." sözleriyle sona erdi.
KAMUOYUNA DUYURULUR
Türk milliyetçiliği, doğuşundan bugüne aydınların, bilim insanlarının ve büyük edebiyatçıların başını çektiği bir kadro hareketi olmuş ve bu kadronun öncülük ettiği Türk milleti, İstiklâl Mücadelemizde bir varoluş mücadelesi vererek cumhuriyetle küllerinden tekrar doğmuştur.
Hürriyet ve egemenliğinin hiçbir sultanın, vesayetin boyunduruğu altına girmesine izin vermeyen Türk milleti, bugün bir kez daha benzeri bir varoluş mücadelesiyle karşı karşıyadır. Belirli bir stratejik yönlendirme çerçevesinde “çözüm süreci” adı altında kamuoyuna sunulan ve Türk milletinin birlik ve bütünlüğüne kast eden bu dayatma; barışa ve terörü bitirmeye değil, çeşitli güç odaklarının Türk milletini parçalama davasına hizmet etmektedir.
İfade Fikir Derneği olarak, bin yıllık tarihimizin, ortak hafızamızın ve bu topraklarda kurduğumuz siyasal ve kültürel varlığın herhangi bir etnik ya da bölgesel aidiyet üzerinden tartışmaya açılmasını tehdit olarak görüyoruz. Bu ülkenin asli unsuru olan Türk milleti, kimliğini korumak ve geleceğini teminat altına almak için “çözüm süreci” karşısında kararlılıkla durmaya devam edecektir. Birlik içinde yaşamak, ortak değerlerde buluşmak ve geleceğimizi güvence altına almak, ancak Türk milli kimliğinin etrafında kenetlenmekle mümkün olacaktır.
Türk milletinin birliğini tartışmaya açan, Türk kimliğini parçalı ve geçici aidiyetlere bölmeyi amaçlayan hiçbir siyasi, sosyal ya da kültürel girişimi meşru görmüyoruz. Türk milletinin adına leke, gururuna gölge düşürmek isteyen bu hareketin karşısında Aziz Türk milletinin yanında saf tutacağız. Kimliğimizi, mevcudiyetimizi hedef alan tüm bu girişimlere karşı yürütülecek mücadelede, bahse konu art niyetli dayatmalara karşı alınacak her türlü aksiyonda bütün milliyetçi kurum ve kuruluşlarla her türlü iş birliğine açık olduğumuzu, ortak ve dik duruş sergilemeye hazır olduğumuzu kamuoyuna beyan ederiz.
Türklüğün kaderini kaderimizden ayrı görmüyor, istiklâlini namusumuz biliyoruz.
Tartışmasına sessiz kalmayan bir diğer kurum ise uluslararası insani yardım derneği Kurt-Ar oldu. Onlar da 15 Temmuz 2025 tarihinde yayımladıkları bildiriyle "Türk Milleti"ne hitap etti. Bildiri, Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'ndan "Biz ezelden beridir hür yaşadık, hür yaşarız. Hangi çılgın bize zincir vuracakmış şaşarız!" dizeleriyle başladı.
Kurt-Ar, Türk milletinin yalnızca bağımsızlık yolunda değil, aynı zamanda yetimin gözyaşında, yolda kalmışın sofrasında, harabeye dönmüş bir şehrin yeniden inşasında da önde giden olduğunu vurguladı. Açıklamada, Türk'ün adaletle hükmeden, merhametle yaşatan olduğu, hiçbir insanı dilinden, dininden, renginden ötürü ötekileştirmeden, her cana yuva, her yaraya merhem olan bir vefaya sahip olduğu belirtildi.
Dernek, Kurt-Ar'ın tarih boyunca zulme karşı durmuş, mazlumu korumuş Türk milletinin bilinçli eylemi olduğunu ifade etti. Türk milleti ve Türk devlet bilincinin verdiği güçle tüm "çılgınlara şaşırdıklarını" belirten Kurt-Ar, bildirilerini "Türkiye Türklerindir, ve Türk beklenendir." sözleriyle tamamladı ve "Ve KURT-AR hep yolda, böyle biline!" notunu ekledi.
EY TÜRK MİLLETİ!
"Biz ezelden beridir hür yaşadık, hür yaşarız.
Hangi çılgın bize zincir vuracakmış şaşarız!"O çılgınlara hak ettikleri cevabın verildiği nice kutlu günden birinin yıl dönümünde, tüm şehitlerimizi rahmet ve saygı ile anıyoruz.
Türk milleti, hürriyetine zincir vuracak çılgınlara şaşırır. Çünkü yalnızca bağımsızlık yolunda, vatan uğrunda, savaş meydanlarında değil; yetimin gözyaşında, yolda kalınışın sofrasında, harabeye dönmüş bir şehrin yeniden inşasında önde giden TÜRK’tür.
Türk, adaletle hükmeden, merhametle yaşatandır. Hiçbir insanı, dilinden, dininden, renginden ötürü ötekileştirmeden, her cana yuva, her yaraya merhem olan vefasıyla yetişendir.
Kurt-Ar, tarih boyunca zulme karşı durmuş, mazlumu korumuş, yolda kalana yurt, yaralıya merhem olmuş Türk milletinin bilinçli eylemidir.
Türk milleti ve Türk devlet bilincinin verdiği güçle tüm çılgınlara şaşarız ve ekleriz ki:
"Türkiye Türklerindir,
ve Türk beklenendir."Ve KURT-AR hep yolda, böyle biline!
"BURASI BİZİM, ALDIK VERMEYECEĞİZ"
Hakkı Öznur'un dokuz ciltlik Ülkücü Hareket adlı eserini yayımlayarak dikkat çeken Polietika Yayınları da 15 Temmuz 2025 tarihinde "Türk Sayesinde, Türkçe Konuşuruz" başlıklı bir bildiriyle tartışmaya dahil oldu.
Yayınevi, Türk milletinin binlerce yıllık hafızasının ve şehit kanıyla kazanılan varlığının pazarlık masalarına sığmayacağını vurguladı. Geçmişteki "çözüm süreci" benzeri girişimlerin milletin birliğine değil, çözülmesine hizmet edeceğinin apaçık olduğunu belirten Polietika Yayınları, "Anadolu'nun her karışında hissedilen o derin aidiyetin, millet olma şuurunun, birliğimizin, dirliğimizin ve kaderimizin adı Türklüktür" dedi.
Bildiri, "Edebiyatımızda milletin adı da sesi de Türktür. Bu sesin içine başka kimlikleri 'eşit paydaş' gibi yerleştirme çabaları, kültürel bir çözülmenin önünü açmaktan başka bir işe yaramayacaktır" ifadelerini kullanarak, "Burası bizim. Aldık, vermeyeceğiz" mesajıyla duruşunu sergiledi.
TÜRK SAYESİNDE,
TÜRKÇE KONUŞURUZTürk milletinin binlerce yıllık hafızası ve yine binlerce şehit kanıyla bu topraklara kazıdığı mevcudiyeti, pazarlık masalarına sığmayacak kadar derin, inkâr edilemeyecek kadar aşikârdır. Son günlerde belirli bir plan çerçevesinde yeniden gündeme taşınan ve geçmişte acı tecrübelerle sonuçlanmış olan "çözüm süreci" benzeri girişimlerin, bu milletin birliğine değil çözülmesine hizmet edeceği apaçıktır.
Türk milleti, tarih boyunca adalet, düzen ve insanlık adına bir istinat noktası olmuştur. Aziz Türk milleti, bu topraklara mührünü diliyle, kültürüyle ve irfanıyla vurmuş ancak her zaman kılıcını kınında hazır tutmasını bilmiştir. Anadolu'nun her karışında hissedilen o derin aidiyetin, millet olma şuurunun, birliğimizin, dirliğimizin ve kaderimizin adı Türklüktür.
Türk Şiiri, Türk Romanı, Türk Hikâyesi, Türk Öyküsü; bu milletin tarihinin, acısının, zaferinin, inancının ve kimliğinin canlı kaydıdır. Onu kimliksizleştirmeye, müşterek hafızamızı etnik parçalara bölmeye çalışan her yaklaşımın karşısındayız, karşısında olmaktan imtina etmeyeceğiz. Edebiyatımızda milletin adı da sesi de Türktür. Bu sesin içine başka kimlikleri "eşit paydaş" gibi yerleştirme çabaları, kültürel bir çözülmenin önünü açmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Polietika Yayınları olarak Türk'ün adının tarih sahnesinden silinmesine yönelik bu garabet sürecin karşısında, necip Türk milletinin safında olacağız.
Burası bizim. Aldık, vermeyeceğiz.
Misak-ı Zafer platformu ise 16 Temmuz 2025 tarihinde yayımladığı bildiride, Türk milletinin yeniden bir kırılma noktasına sürüklenmek istendiğini savundu. Geçmişteki "çözüm süreci" adı altında yaşanan ve 793 askerin şehit düşmesine neden olan tecrübenin tekrar denenmesinin kabul edilemez olduğunu belirten platform, terörist Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması, teröristlerin mahkûmiyetlerine son verilmesi gibi talepleri "doğrudan teslimiyet dayatması" olarak nitelendirdi.Misak-ı Zafer, gerçek çözümün teröristlerin güvenlik güçlerine teslim olup Türk yargısına hesap vermesiyle sağlanacağını vurgulayarak, "Türk'ün adını tartışmaya açan, birliğini hedef alan, geçici aidiyetlerle bu milleti bölmeye yeltenen her zehirli söylemin karşısındayız!" dedi.
KAMUOYUNA DUYURULUR
Tarihin her döneminde varlığıyla adaletin, vicdanın ve direnişin simgesi olmuş Türk milleti; bugün yeniden bir kırılma noktasına sürüklenmek istenmektedir. "Çözüm süreci" adı altında geçmişte tecrübe edilen, ancak acıdan ve ihanetten başka bir sonuç doğurmayan süreç, bugün yeniden farklı şekillerde önümüze getirilmektedir. Geçmişte 793 askerimizi şehit verdiğimiz bir sürecin tekrar denenmek istenmesi kabul edilemez.
İstiklalini kimsenin insafına bırakmamış Türk milleti, bugün varoluş mücadelesiyle yeniden karşı karşıya getirilmiştir. Bazı çevrelerce dillendirilen bebek katili Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması yönündeki talepler, teröristlerin mahkûmiyetlerine son verilmesi, silah bırakma adı altında düzenlenen ama fiilen teslimiyeti içermeyen törenler ve devletin egemenliğini hedef alan bölücü söylemler; çözüm değil, doğrudan teslimiyet dayatmasıdır.
Türk milliyetçileri olarak bizler, bu milletin huzurunu, güvenliğini ve istiklalini her şeyin üstünde tutuyoruz. Terörün Türk kanını dökmediği, kaynakların ihanete değil refaha harcandığı bir Türkiye hepimizin idealidir. Ancak bu, hukuk dışı pazarlıklarla, teröristlerin muhatap alınmasıyla değil; Türk milletinin iradesi, adaletin üstünlüğü ve terörün kayıtsız şartsız sona erdirilmesiyle mümkündür.
Gerçek çözüm; silahların gömülmesiyle değil, teröristlerin güvenlik güçlerine teslim olup Türk yargısına hesap vermesiyle sağlanır. Aksi halde atılacak her adım, sadece ihaneti meşrulaştırır, milletin vicdanında derin yaralar açar. Türk milleti, tarihi boyunca aman dileyene kucak açmış, ama ihanet edeni affetmemiştir. Türk'ün adını tartışmaya açan, birliğini hedef alan, geçici aidiyetlerle bu milleti bölmeye yeltenen her zehirli söylemin karşısındayız!
Bizler Türk milliyetçileri olarak, Türk milletinin şerefini, devletin egemenliğini ve milletin birliğini tartışmaya açan her türlü söylemin karşısındayız. Bugün yapılması gereken şey, geçmişten alınan acı tecrübeler ışığında, teröre karşı amasız, fakatsız, ödünsüz bir duruş sergilemektir. Çünkü bu millet, bin yıllardır olduğu gibi bugün de kendi iradesiyle kaderini tayin edecek kudrette ve kararlılıktadır.
Hiçbir senaryo, hiçbir masa, hiçbir pazarlık; Türk milletinin devletinden ve hukukundan üstün değildir.
Millî Egemenlik Platformu da sosyal medya üzerinden "Yüce Türk Milleti'ne" başlığıyla bir bildiri yayımlayarak safını belli edenler arasına katıldı. Platform, binlerce yıldır bu topraklarda sahip olunan egemenliğin ve Tanrı'nın Türk olarak yarattığı kimliğin elden alınmak istendiğini belirtti. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün "Birinci vazifen; Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir" sözlerine atıf yaparak, Anayasada vücut bulan Türk millî egemenliğinin Türk milleti tarafından Türk evlatlarına emanet edildiğini vurguladı. Millî Egemenlik Platformu, Atatürk'ün yolundan giderek Türk millî kimliğini ve egemenliğini koruma görevini üstlendiklerini, İsmail Gaspıralı'nın "Dilde, fikirde, işte birlik" şiarıyla milli vicdandan doğan uyanış hareketlerini birlikte hareket etmeye çağırdıklarını duyurdu.
YÜCE TÜRK MİLLETİNE
Binlerce yıldır bu topraklarda sahip olduğun egemenliğin ve Tanrı'nın TÜRK olarak yarattığı kimliğin elinden alınmak istenmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri büyük Atatürk, "Birinci vazifen; Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir" diyerek Türk istiklâl ve Cumhuriyetini sana emanet etmişti.
Anayasamızda vücut bulan Türk millî egemenliği de, TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet olunmuştur.
Her Türk ölene kadar, Türk istiklâlini ve Türk Cumhuriyeti'ni korumakla vazifelidir. Bu görev yüz yıl önce başarılmıştı, bugün de başarılacaktır.
Tarihe ve geleceğe Türk Milletinin penceresinden bakan Millî Egemenlik Platformu, Mustafa Kemal Atatürk'ün yolundan giderek; Türk millî kimliğini ve egemenliğini koruma ve geleceğe taşıma görevini yerine getirmek azim ve kararlılığındadır.
1919'da Amasya'dan gelen emirle:
"Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Milletin hâl ve vaziyetini göz önünde tutmak ve haklarının sesini cihana işittirmek için her türlü tesir ve denetimden uzak bir millî heyetin varlığı elzemdir."Türk Milleti'ne yönelen tehditlerin karşısında Millî Egemenlik Platformu olarak "Dilde, fikirde, işte birlik" şiarıyla "milletin vicdanından doğan uyanış hareketlerini" birlikte hareket etmeye çağırıyoruz.
Millî vicdanı temsil eden; kişi, kurum, sivil toplum örgütü ve siyasi partilerin, müşterek ya da ayrı ayrı yapacağı her faaliyeti ve girişimi destekleyeceğiz.
Mücadelemiz;
Demokrasiyi,
Meşruiyeti,
Hukukun üstünlüğünü esas alarak,
İnsan hak ve hürriyetlerine saygı çerçevesinde,
İçte ve dışta barış ilkesine bağlı kalarak
kesintisiz sürecektir.NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
Kendilerinin beyanlarıyla "Gökçe Düşünen, Gökçe Konuşan, Gökçe Yazanların Medyası" olan Gökçe Medya Grup da 16 Temmuz 2025 tarihinde bir açıklama yayımladı. Açıklamada, Türkçülük fikriyatının modern dönemden beri Türk milletinin başındaki garabeti savmak için bir araya getiren güç olduğu belirtildi. "İstiklalini kimsenin insafına bırakmamış Türk milleti bugün var oluş mücadelesiyle yeniden karşı karşıya getirilmiştir" denilen metinde, "çözüm süreci" olarak önümüze getirilen bu sürecin Türk milletine bir dayatma olduğunun bilincinde olunduğu ifade edildi. Gökçe Medya Grup, Türklerin bu topraklardaki siyasi ve kültürel gücünün herhangi bir etnik kökenin bölgesel aidiyetiyle tartışmaya açılmasını tehdit olarak gördüklerini ve varlığın teminatının değişmesi ihtimaline varacak hiçbir talebi ya da süreci kabul etmediklerini net bir şekilde ortaya koydu.
AZİZ TÜRK MİLLETİNE
Dünya tarihinin seyrini değiştiren, dünyaya dirayeti getiren, varlığıyla farklı milletlerin nefes almasının nasibi Türk milleti!
Türkçülük fikriyatı modern dönemden beri Türk milletinin başındaki garabeti savmak için aydını, bilim insanı, vatandaşı bir araya getirerek şafağı söktüren güç olmuştur. İstiklal ve hürriyetine kastedildiği anda Türk milleti Tuğrul kuşu gibi yeniden doğup memleketinden tüm düşman kuvvetlerini püskürtmüştü.
İstiklalini kimsenin insafına bırakmamış Türk milleti bugün var oluş mücadelesiyle yeniden karşı karşıya getirilmiştir. Bazı planlamalar dahilinde "çözüm süreci" olarak önümüze getirilen bu süreçte bunun Türk milletine bir dayatma olduğunun bilincindeyiz. Son günlerde söylenen cümleler neticesinde yapılan bu dayatma Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne kast edildiğini göstermektedir.
Binlerce yıllık tarihi olan, vatanı, milleti, namusu için canından vazgeçip binlerce şehit veren Türk milletinin namusu pazarlık masalarında ağza alınacak husus asla olamaz! Geçmişte daha önce denenmiş faydası görülenememiş 793 askerimizi şehit verdiğimiz olaylardan sonra bu sürecin tekrar denenmek istenmesi kabul edilemez.Bu ülkenin asli unsuru olan Türklerin döktüğü kanların bize verdiği güçle bu topraklarda nefes alabildiğimizi tekrar ve tekrar hatırlatmak isteriz. Türklerin bu topraklardaki siyasi ve kültürel güdünün herhangi etnik kökenin bölgesel aidiyeti ile tartışmaya açılmasını tehdit olarak görüyoruz. Bizler buradaki varlığımızın teminatının değişmesi ihtimaline varacak hiçbir cümleyi, talebi ya da süreci kabul etmiyoruz.
Tarih boyunca vicdanın, adaletin timsali Türk milleti darda kalan aman dileyen herkese kucak açmıştır. Türk milletinin vefasını, birliğini tartışmaya açan, Türk adına leke düşürmeye çalışan, özür bekleyen, geçici aidiyetlerle bölmeye çalışan her türlü cerahatın karşısındayız! Türk kimliğini ve varlığını hedef alanlara karşı girişilen mücadelede art niyetli dayatmalara, bölücü söylemlere, Türk'ü lekelemek için yapılanlara karşı tüm Türk milliyetçisi kurum ve kuruluşlarla aynı safta olduğumuzu ve olacağımızı beyan etmekten şeref duyarız.
Biz bu dilin, milletin ve toprağın savunucularıyız. Biz Türk milliyetçileri olarak sadece Türk milletinin yanındayız!
Kaynak: Haber Merkezi