YAŞAM / SAĞLIK

YAŞAM / SAĞLIK Haberleri

Lanetli deniliyordu, şimdi tıbbın hazinesi oldu!

Lahitler asrın vebasını yok edecek

YAŞAM / SAĞLIK 14.07.2025 13:46:00
Lanetli deniliyordu, şimdi tıbbın hazinesi oldu!

Mumyanın laneti ölümcül Aspergillus flavus mantarının kanser tedavisinde çığır açabileceği bildirildi. Antik mezarların korkulan sırrının bilim dünyasında umut dolu bir devrim başlatacağı ifade edildi.

Eski Mısır’ın gizemli mezarlarında yüzyıllardır korkuyla anılan ve “mumyanın laneti” olarak bilinen Aspergillus flavus mantarı, bilim dünyasında şaşırtıcı bir dönüşüm yaşıyor.

Bir zamanlar arkeologların ani ölümlerine yol açtığı düşünülen bu toksik mantar, şimdi kanser tedavisinde devrim oluşturma potansiyeliyle gündemde.

Pensilvanya Üniversitesi liderliğinde yürütülen son araştırmalar, bu ölümcül mantarın lösemi ve diğer kanser türlerini durdurabilecek güçlü bileşikler ürettiğini ortaya koydu.

Peki, firavun mezarlarının karanlık laneti, modern tıbbın en büyük umudu olabilir mi? İşte tüm detaylar...

37afpu1dgkfd67oq-638082690478938781.jpg

ANTİK MEZARLARDAN LABORATUVARA UZANAN YOL

Aspergillus flavus, genellikle toprakta ve tarım ürünlerinde bulunan, bağışıklık sistemi zayıf kişilerde ciddi akciğer enfeksiyonlarına yol açabilen bir mantar türü olarak biliniyor. Özellikle 1922 yılında İngiliz arkeolog Howard Carter’ın Tutankhamun’un mezarını açmasının ardından kazı ekibinden bazı üyelerin gizemli bir şekilde hayatını kaybetmesi, bu mantarın “firavunun laneti” efsanesini doğurmasına neden oldu.

1970’lerde Polonya’da IV. Kazimierz Jagiellon’un mezarını açan 12 arkeologdan 10’unun kısa sürede ölmesi de bu efsaneyi güçlendirdi. Ancak bilim, bu ölümlerin doğaüstü değil, biyolojik bir sebebe, yani Aspergillus flavus’un toksik sporlarına bağlı olduğunu ortaya koydu. Şimdi ise aynı mantar, bilim insanlarının elinde bir şifa kaynağına dönüştü.

Nature Chemical Biology dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma, Aspergillus flavus’tan izole edilen “asperigimisin” adlı moleküllerin, özellikle lösemi hücrelerinin büyümesini durdurmada etkili olduğunu gösterdi.

Araştırma, Pensilvanya Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sherry Gao liderliğinde, Rice Üniversitesi, Pittsburgh Üniversitesi, Teksas Üniversitesi, Washington Üniversitesi ve Porto Üniversitesi’nden uzmanların katkılarıyla gerçekleştirildi.

s-ba803bf139e37deef4ffbc6d7e5440cd2c172beb.jpg

BİLİMSEL BİR DEVRİM: ASPERİGİMİSİN MOLEKÜLLERİ

Araştırmacılar, Aspergillus flavus’tan elde edilen dört farklı asperigimisin molekülünü laboratuvar ortamında meme, karaciğer ve akciğer kanseri hücreleri üzerinde test etti. Bu moleküllerden ikisi, hiçbir kimyasal modifikasyona ihtiyaç duymadan lösemi hücrelerini baskılamada güçlü bir etki gösterdi. Daha da çarpıcı olan, bu bileşiklerin hücre bölünmesi için kritik olan mikrotübüllerin oluşumunu engelleyerek tümör gelişimini yavaşlatması.

Doç. Dr. Sherry Gao, “Mantarlar bize penisilini verdi ve bu bulgular, doğada keşfedilmeyi bekleyen daha birçok doğal ürün olduğunu gösteriyor” diyerek çalışmanın önemini vurguladı.

Araştırmanın baş yazarı Dr. Qiuyue Nie, asperigimisinlerin “RiPP” (ribozomal olarak sentezlenen ve translasyon sonrası modifiye edilen peptitler) adı verilen özel bir molekül grubuna ait olduğunu belirtti. Daha önce ağırlıklı olarak bakterilerde görülen bu moleküllerin mantarlarda bu denli etkili olması, bilim dünyasında heyecan oluşturdu.

Nie, “Bu bileşikler, lipid yapıları sayesinde kanser hücrelerine kolayca nüfuz edebiliyor ve bu da onları ilaç geliştirme açısından eşsiz kılıyor” dedi.

Araştırmacılar, bu moleküllerin FDA onaylı kemoterapi ilaçlarıyla benzer etkinlik gösterdiğini ve gelecekte yeni bir ilaç sınıfının temelini oluşturabileceğini ifade etti.

YABANCI UZMANLARDAN GÖRÜŞLER

Uluslararası bilim camiasından uzmanlar, bu keşfin potansiyeline dikkat çekti. İngiltere’deki Oxford Üniversitesi’nden onkoloji uzmanı Prof. Dr. Mark Middleton, “Aspergillus flavus gibi toksik bir organizmanın kanser tedavisinde kullanılabilecek bileşikler üretmesi, doğanın ne kadar şaşırtıcı olabileceğini bir kez daha gösteriyor. Bu moleküllerin klinik denemelerde başarılı olması halinde, kemoterapiye alternatif bir yol açılabilir” dedi.

ABD’deki MD Anderson Kanser Merkezi’nden Dr. Elizabeth Jaffee ise, “Bu tür doğal bileşikler, hedefe yönelik tedavilerde devrim oluşturabilir. Ancak insan denemelerine geçmeden önce daha kapsamlı testlere ihtiyaç var” uyarısında bulundu.

1056811746-0-106-1201-781-1920x0-80-0-0-2d34fc1271487596e954e7cf1ce25b5a.jpg

GELECEKTEKİ UMUTLAR VE ZORLUKLAR

Araştırmacılar, asperigimisinleri hayvan modellerinde test etmeye hazırlanıyor ve nihai hedef olarak insan klinik denemelerine geçiş planlandı. Eğer bu bileşikler beklenen sonuçları verirse, kanser tedavisinde yeni bir çağ başlayabilir. Ancak uzmanlar, bu süreçte karşılaşılan zorluklara da dikkat çekti.

Aspergillus flavus’un toksik doğası, bileşiklerin güvenli bir şekilde izole edilmesini ve ilaç olarak kullanılabilir hale getirilmesini karmaşık bir süreç haline getirdi.

Dr. Gao, “Doğadan gelen bu moleküllerin potansiyeli büyük, ancak klinik uygulamaya geçmeden önce uzun bir yol var” diye ekledi.

FİRAVUNLARIN MİRASINDAN ŞİFAYA

Bir zamanlar korku ve gizemle anılan “mumyanın laneti”, şimdi bilim dünyasında umut dolu bir hikâyeye dönüştü.

Antik Mısır’ın karanlık mezarlarından çıkan Aspergillus flavus, modern tıbbın en zorlu mücadelelerinden birine karşı güçlü bir müttefik olabilir.

Bilim insanları, bu ölümcül mantarın sırrını çözerek, milyonlarca insanın hayatını kurtarabilecek bir tedavinin kapılarını aralamaya kararlı.

 

 

 

Haber: Seçil Kılıç / Haber Merkezi

32.7°