Kolesterol, vücudun hücre yapısı ve hormon üretimi için elzem bir madde olsa da, yüksek seviyeleri milyonlarca insanı tehdit eden bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıktı.
Hiperkolesterolemi, yani kolesterol yüksekliği, damar tıkanıklıklarına yol açarak kalp krizi, inme ve periferik arter hastalıkları gibi ciddi sorunlara zemin hazırladı. Uzmanlar, bu sinsi tehdidin genellikle belirti vermeden ilerlediğini ve erken teşhisin hayati önem taşıdığını belirtti.
Son bilimsel araştırmalar ve önde gelen kardiyologların görüşleri, kolesterol yönetiminde proaktif adımların önemine işaret etti.
KOLESTEROLÜN SESSİZ İLERLEMESİ
Kolesterol, karaciğer tarafından üretilen ve kan yoluyla taşınan yağ benzeri bir madde. Düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL), yani "kötü kolesterol", damar duvarlarında birikerek plak oluşumuna neden oluyor. Bu durum, ateroskleroz olarak bilinen damar sertleşmesini tetikledi.
Cleveland Clinic’ten kardiyolog Dr. Steven Nissen, “LDL kolesterol, aterosklerozun ana tetikleyicilerinden biri. Seviyelerini agresif şekilde düşürmek, kalp hastalıklarını önlemenin en etkili yolu” dedi.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, yüksek kolesterol küresel olarak yetişkinlerin %39’unu etkiliyor ve her yıl 4,4 milyon ölüme yol açtı. Özellikle Asya ülkelerinde bu yük giderek artırdı.
BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR NE SÖYLÜYOR?
Son yıllarda yapılan araştırmalar, kolesterolün kalp sağlığı üzerindeki etkisini daha net ortaya koydu.
Frontiers in Cardiovascular Medicine’de yayımlanan bir bibliyometrik analiz, LDL kolesterolün aterosklerotik kardiyovasküler hastalıkların (ASCVD) başlıca nedeni olduğunu doğruladı.
NIH’nin Nature dergisinde yayımlanan bir çalışması, LDL’nin ana proteini olan apolipoprotein B100’ün reseptörle bağlanma yapısını inceleyerek genetik mutasyonların kolesterol seviyelerini nasıl artırdığını ortaya koydu. Bu bulgu, kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımlarının kapısını araladı. Ayrıca, JAMA Cardiology’de yayımlanan bir araştırma, kadınlarda yüksek hassasiyetli C-reaktif protein (CRP), LDL ve lipoprotein(a) seviyelerinin 30 yıllık kalp riskini öngörebileceğini gösterdi. Enflamasyon ve kolesterolün birleşimi, riski katlanarak artırdı.
Cambridge Üniversitesi’nden bir araştırma ise, gençlikte yüksek kolesterolün ateroskleroz riskini erken yaşta artırdığını ve makrofaj hücrelerini değiştirerek damar sertliğini hızlandırdığını kanıtladı. Bu bulgular, özellikle ailesel hiperkolesterolemi (AH) gibi genetik yatkınlığı olan bireylerde erken taramanın kritik olduğunu gösterdi.
AİLESEL HİPERKOLESTEROLEMİ: GENETİK TEHLİKE
Ailesel hiperkolesterolemi (AH), kolesterol metabolizmasındaki genetik mutasyonlardan kaynaklanan ciddi bir durum.
Uzmanlar, “AH, kolesterol düzeylerini normalin çok üzerine çıkararak kalp-damar hastalıklarına yakalanma riskini erken yaşlardan itibaren artırır” dedi.
Heterozigot AH’de LDL seviyeleri 190-325 mg/dL arasında değişirken, homozigot AH’de bu değerler çok daha yüksek olabiliyor ve 20’li yaşlarda bile kardiyovasküler hastalıklar görülebildi.
Türkiye’de akraba evliliklerinin sıklığı, AH’nin görülme riskini artırdı. Uzmanlar, erken tanı ve tedaviyle damar hastalığına bağlı ölümlerin önlenebileceğini vurguladı.
BELİRTİLER VE TEŞHİS
Yüksek kolesterol genellikle belirti vermiyor, bu da onu “sessiz katil” haline getirdi. Ancak damar tıkanıklığı ilerlediğinde göğüs ağrısı, bacaklarda kramp, nefes darlığı veya baş dönmesi gibi belirtiler ortaya çıkabildi.
Ailesel hiperkolesterolemide ise ksantom (el, dirsek veya aşil tendonunda sarımtırak plaklar) ve ksantelazma (göz çevresinde yağ birikimleri) gibi fiziksel işaretler görülebildi. Tanı, genellikle 9-12 saatlik açlık sonrası yapılan lipid paneli testiyle kondu.
Amerikan Kalp Derneği’ne göre, toplam kolesterol 200 mg/dL altında, LDL 100 mg/dL altında ve HDL 60 mg/dL üzerinde olması önerildi.
TEDAVİ VE ÖNLEME: YAŞAM TARZI VE İLAÇLAR
Uzmanlar, kolesterol yönetiminde yaşam tarzı değişikliklerinin temel olduğunu vurguladı.
WHO, doymuş yağları sınırlamayı, meyve-sebze tüketimini artırmayı ve düzenli egzersizi önerdi.
Sigarayı bırakmak ve alkolü azaltmak da HDL kolesterolü artırarak kalp sağlığını destekledi.
Dr. Nissen, “Egzersiz ve sağlıklı beslenme, LDL’yi %10-15 düşürebilir, ancak genetik faktörler varsa ilaç tedavisi kaçınılmaz” dedi.
Statinler, kolesterol üretimini sınırlayarak LDL’yi düşürmede yaygın kullanılıyor. PCSK9 inhibitörleri gibi yeni nesil ilaçlar ise dirençli vakalarda LDL’yi %60’a varan oranda azaltabiliyor.
Beslenme konusunda, doymuş ve trans yağ içeren gıdalardan kaçınılması, zeytinyağı, fındık yağı ve omega-3 açısından zengin balık tüketimi önerildi.
JACC Advances’in çalışması, ketojenik diyetlerin bazı bireylerde LDL’yi artırabileceğini, ancak bunun aterosklerozla her zaman ilişkili olmadığını tartıştı. Bu, kişiselleştirilmiş diyet yaklaşımlarının önemini ortaya koydu.
UZMANLARDAN ÇAĞRI: ERKEN MÜDAHALE HAYAT KURTARIR
Kolesterol yüksekliği, ihmal edilmemesi gereken bir alarm sinyali. Uzmanlar “Ailede kalp hastalığı öyküsü olanlar, 20 yaşından itibaren düzenli kolesterol testi yaptırmalı” dedi.
Dr. Nissen ise, “Kolesterolü düşürmek, sadece sayıları değil, yaşam süresini ve kalitesini artırır” diyerek erken müdahalenin önemini vurguladı.
Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve gerekirse ilaç tedavisiyle, bu sessiz tehdit kontrol altına alınabilir.
Haber: Sena Özkan / Haber Merkezi