Uluslararası ilişkiler uzmanı ve Kudüs İbrani Üniversitesi'nde öğretim üyesi Meir Masri'nin İran rejiminin yaşadığı duruma ilişkin yaptığı değerlendirmeler, Cezayir'de paniğe yol açtı. Masri, İran'ın İsrail karşısındaki "zayıf duruşuna" değinirken, teröre verdikleri destek ve çıkarlarını vekalet savaşlarıyla gözetme biçimleri açısından İran ile Cezayir arasında çarpıcı benzerlikler olduğunu vurguladı.
İRAN VE CEZAYİR: BENZER STRATEJİLER
Masri'ye göre, İran'ın Hamas, Hizbullah ve Husiler gibi örgütleri kullanmasıyla, Cezayir'in terör örgütü olarak işaret edilen Polisario Cephesi'ni ve Sahel bölgesindeki Cemaat Nusret el-İslam vel-Müslimin ile El Kaide'nin Mağrip kolu gibi grupları desteklemesi arasında doğrudan bir bağlantı var. Masri, X hesabından yaptığı açıklamada, İsrail hava kuvvetlerinin İran'ın askeri gücünü hedef almasının ardından Cezayir'in de sıranın kendisine gelebileceğine inandığını belirtti:
Bugün İran, yarın Cezayir. İsrail teröre karşı savaşıyor.
Siyonist akademisyene göre her iki ülkenin de ortak noktası, eski bir dönemin mirası olan ve iç terörün çimentosu haline gelen köktendinci antisemitizm. İsrail'in İran'a karşı yürüttüğü operasyon, bu iki rejimin ne kadar kırılgan ve alay konusu bir hale geldiğini gözler önüne serdi derken tarafsızlığını kaybeden Masri, Tahran rejiminin olası yenilgisiyle birlikte Cezayir, bölgedeki ve dünyadaki son destekçisini de kaybetmekle karşı karşıya kalacağı iddiasında bulunduktan sonra bu durumun Beşar Esad rejimi ve eski gücünden uzaklaşan Lübnan Hizbullah'ı gibi, bir kartopu etkisiyle çöken birçok "dost" ülke ve "örgütün" ardından geleceğine vurgu yaptı.
CEZAYİR'İN YALNIZLAŞAN DIŞ POLİTİKASI
Cezayir'in Rusya ile ilişkileri de son yıllarda bozuldu. Rusya'nın Cezayir'in BRICS üyeliğini engellemesi ve Afrika Kolordusu'nu Sahel'deki çıkarlarına karşı harekete geçirmesi bu duruma örnek teşkil ediyor. Çin ise pragmatik bir yaklaşımla Cezayir yerine Fas'ı tercih ediyor. Cezayir, komşu ülkelerle de arasını açtı. Fas'ın yanı sıra, Burkina Faso, Mali, Nijer ve Halife Hafter'in kontrolündeki Libya ile de gergin ilişkiler yaşanıyor. Cezayir Devlet Başkanı Abdülmecid Tebbun'un kapıları sonuna kadar açmasına rağmen Türkiye bile, özellikle Libya'da Halife Hafter'i desteklemesi ve Fas ile son teknoloji insansız hava araçları üretimi için ortak tesis kurmasıyla Cezayir'den uzaklaşıyor.
POLİSARİO VE İRAN İLİŞKİLERİ
Cezayirli eski subay, yazar ve gazeteci Enver Malek, Mayıs ayında yayımlanan "Polisario ve İran: Tahran'dan Tindouf'a Terörün Sırları" adlı kitabında İran, Polisario ve Cezayir arasındaki tehlikeli bağlantıları detaylı bir şekilde ele alıyor. Kitap, İran'ın Mağrip'teki projesinin derinlemesine incelenmiş bir sonucu ve İran doktrininin Cezayir ordusunun üst kademelerine kadar nüfuz ettiğine dair güçlü kanıtlar sunuyor.
Malek'in Fransız medya organı Le360'a verdiği demeçte, "İran, Cezayir'de güvenilir bir milis kuramadığı için hazır bir ikame buldu: Polisario. İran Devrim Muhafızları ve elit Kudüs Gücü'nün desteği sayesinde Polisario'nun sadece silaha değil, gerekli lojistiğe de sahip olduğunu" belirtiyor. Malek,
Polisario üst düzey yetkililerinden aldığı ifadelerle onların İran ve Hizbullah ile ideolojik ve operasyonel uyumlarını doğruladığını ve Polisario'nun Kuzey Afrika'da Kudüs Gücü'nün bir uzantısı haline geldiğini vurguluyor. Cezayir'in onayıyla Kudüs Gücü, Sahel bölgesinde faaliyet göstermek ve kalıcı bir varlık oluşturmak için Polisario'yu kullanıyor.
ULUSLARARASI KAMUOYUNDE ENDİŞE HAKİM
Anouar Malek, Polisario unsurlarının 1990'larda Cezayir'deki terör gruplarıyla birlikte savaştığını ve El Kaide'nin Mağrip kolu ile diğer Sahel milisleriyle sağlam bağlar kurduğunu da aktarıyor. Malek, Washington Post ve Die Welt gibi uluslararası basın organlarının yanı sıra Amerikan ve Avrupalı düşünce kuruluşlarının da Polisario'nun terörist yapısı hakkında uyarıda bulunduğunu belirtiyor. Bu endişeler, Amerika Birleşik Devletleri'nde Polisario'yu terör örgütü olarak sınıflandırmak için bir yasa tasarısının hazırlanmasına yol açtı.
Muhalif gazeteci kimliği ile tanınan Abdou Semmar, Cezayir'in komşuları, jeopolitik çevresi ve bazı bölgesel ve küresel güçler tarafından Kuzey Afrika'daki İran eşdeğeri olarak algılanmaya başlandığını dile getiriyor. Semmar, bu kayışın tehlikeli olduğunu ve Cezayir'i İran'ın şu anda maruz kaldığı "dış saldırı tehdidine" maruz bıraktığını ifade ediyor. Semmar, Cezayir'in uzun süredir ateşle oynadığını ve bunun bedelini ödeyebileceğini vurguluyor.
DİPLOMATİK İNTİHAR
Tebbun-Çengriha ikilisinin intiharvari diplomasisi, rejimin kendi kırılganlığını artırmasına neden oluyor. Abdou Semmar'ın ifadesiyle, "Cezayir, Niger, Mali, Burkina Faso, Fas ve Libya'daki en etkili gruplar gibi önemli komşularını yabancılaştırarak tehlikeli bir bölgesel izolasyon yaratıyor. Daha da kötüsü, marjinal ayrılıkçı gruplara ve hızla güç kaybeden bazı İslamcı akımlara verdiği destek, düzensiz ve modası geçmiş bir konumlanmayı gösteriyor." Bu riskli yönelim, 70'lerden miras kalan ideolojik söylemler ve takıntılı bir antisemitizmle beslenerek Cezayir'i uluslararası sahnede itibarsızlaştırıyor ve doğrudan tehditlere maruz bırakıyor. Analist, "Bölgesel dinamiklere ayak uydurmak yerine onlara karşı oynamak istemesi, Cezayir yönetiminin kendi mezarını kazmasına neden oluyor" diye ekliyor.
Haber: Tuğba Aksu / Haber Merkezi