İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, TBMM'de düzenlenen grup toplantısında gündeme dair açıklamalar yaptı.
Dervişoğlu, "Terörsüz Türkiye" olarak adlandırılan yeni çözüm sürecinde yaşananlara ilişkin tepki gösterdi. İYİ Parti lideri Dervişoğlu, "Mustafa Kemal’in askeriyiz dedikleri için, genç teğmenlerimizi okuldan atıyorlar; PKK’lıları askere almaktan bahsediyorlar! Mağarada, yanarak mı? zehirlenerek mi? bombayla mı? çatışmayla mı? Şehit olan 12 askerimize ne olduğunu, neden olduğunu doğru dürüst açıklayamayanlar; daha şehitlerin bedenleri toprağa kavuşmamışken, İmralı postacılarıyla sarayda görüşenler, PKK’lıların askere alabileceğinden bahsediyorlar; bunu da makul bir şeymiş gibi anlatıyorlar" ifadelerini kullandı.
"GELİN GÜÇBİRLİĞİ YAPALIM"
"Bu çağrım, Türk milletinin varlığı-birliği ve istikbali için siyaset yapan ve mücadele eden herkese" ifadelerini kullanan İYİ Parti lideri Dervişoğlu, "Türkiye'nin salonları, sokakları, meydanları bizimdir. Gelin, Sultanahmet Meydanı'nı işgalciye inat dolduranlar gibi, bizim olan bu memleketin her köşesini dolduralım. Gelin bu ihanet sürecine karşı güçbirliği yapalım" dedi.
Dervişoğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
"15 Temmuz, bize göre
Milletin, devletini sokaktan topladığı acı bir gündür.
15 Temmuz’da yaşadıklarımız kadar,
Bu kara güne getiren süreç ve sonrası da acıdır.
Düşünmemiz gereken asıl konu
Bugün 15 Temmuz’u nasıl anlayıp, değerlendirdiğimizdir.
Neden mi bahsediyorum?
Bu vahim olayın hem sebebi hem de sonucu olan
Mevcut iktidarın “yönetim anlayışından” bahsediyorum.
Taşeronlar değişmiş, yönetim anlayışı ise aynı ile baki kalmıştır.
Hatta bu anlayış daha da katılaşmış,
Daha da yaygınlaşmış ve devleti idare etmenin yegâne rejimine dönüşmüştür.
En acısı da bu çürümüşlük, olağanüstü hâl araçlarıyla olağanlaştırılmıştır.
Tanımlayalım:
Bu iktidar anlayışının, bu çürümüşlüğün adı,
Bize normal ve olağanmış gibi;
Bekayla, güvenlikle, büyük laflarla pazarlanan şeyin adı, “imtiyazdır”.
İmtiyazlıların, sefalarının devamıdır.
Yani dünün aynıdır…
Dün Cemaat kisvesi altında tahkim edilenin,
Bugün saray eliyle tek yerden dağıtılmasıdır.
Bu bir imtiyaz rejimidir.
Eşitlik değil, imtiyaz isteyenlerin,
Hukuk değil, ayrıcalık isteyenlerin rejimidir.
Türk Milletine hizmet değil,
Türk Milletini kendine hizmetkar kılmak isteyenlerin rejimidir.
Mendil öpenlerin, ceket öpenlerin, el ayak öpenlerin abat.
"TÜRKİYE, NE KADAR HUKUK DEVLETİYSE, ANCAK O KADAR TERÖRSÜZ"
Büyük Türk Milleti;
İşte bugün yaşanan ekonomik sefaletin sebebi de tam olarak budur.
Çünkü bir avuç çıkar odağı, 3-5 bin kişi,
Kendi imtiyazını daim kılmak peşinde koşarken,
86 milyonun rızkına el koymaktadır,
Onu yağmalamaktadır, aralarında pay etmektedir.
Milletime seslenmek istiyorum:
Nasıl ki zaten senin olan paranla, kaynakla,
Sana hizmet diye yapıldığı söylenen yollar, köprüler,
Hastaneler, okullar da hizmetin değil, ticaretin konusu edilmiştir.
Bundan daha vahim olarak,
Türkiye’de siyaset yapmanın yolları da yine buradan döşenmiştir.
Otoyollar buraya yapılmış, köprüler bu lobileri birbirine bağlamıştır.
Kutsalları değersizleşen, değerleri çiğnenen Türkiye işte böyle inşa edilmiştir.
Yani, Saray sebep; sefalet, güvensizlik ve adaletsizlik sonuçtur.
Bugün, İmralı ve Kandil ile yürütülen pazarlık süreci de aynıdır.
Siyaset tüm imkan ve yöntemleriyle ortadan kaldırılırmıştır.
Ağaçtan meyve toplar gibi,
Sabah operasyonları ile belediye başkanı ve siyasetçi toplanmaktadır.
Hakimler, savcılar, bizzat kendi davalarına bakmaktayken,
Adalet bakanının tek işi, “Türkiye bir hukuk devletidir” açıklaması yapmaktır.
İşte Terörsüz Türkiye de budur.
Türkiye, ne kadar hukuk devletiyse, ancak o kadar terörsüzdür.
Oysa bunlar için Terörsüz Türkiye,
Türkiye’de artık teröriste, terörist denilmeyecek demektir
"TEĞMENLERE ATIYORLAR PKK’LILARI ASKERE ALMAKTAN BAHSEDİYORLAR"
Manzaraya iyi bakınız arkadaşlar!
Mustafa Kemal’in askeriyiz dedikleri için,
Genç teğmenlerimizi okuldan atıyorlar;
PKK’lıları askere almaktan bahsediyorlar!
Mağarada, yanarak mı? zehirlenerek mi? bombayla mı? çatışmayla mı?
Şehit olan 12 askerimize ne olduğunu, neden olduğunu doğru dürüst açıklayamayanlar;
Daha şehitlerin bedenleri toprağa kavuşmamışken,
İmralı postacılarıyla sarayda görüşenler,
PKK’lıların askere alabileceğinden bahsediyorlar;
Bunu da makul bir şeymiş gibi anlatıyorlar.
"DEVLETLE TERÖR ÖRGÜTÜNÜ EŞİTLEYECEK KADAR HANGİ ÇIKMAZA GİRDİNİZ?"
Tüm muhataplara sesleniyorum.
Silahla yürütülen 50 senelik bir kanlı hareket var.
Amacı ne?
Etnik ve bölgesel bir parçalanma!
Şimdi diyorsunuz ki, siz o silahları bırakın,
Biz bu amacı birlikte gerçekleştirelim.
Yani silahla yapamadıklarını,
Sözle, uzlaşmayla, anlaşmayla yapalım diyorsunuz, öyle mi?
100 yıldır Emperyalizm,
Türkiye’yi ikiye bölmeyi amaçlıyor.
Şimdi siz, ikiyle de yetinmiyor,
Türk-Kürt-Arap diyerek üçe bölelim diyorsunuz, öyle mi?
Yani, milyonlarca Suriyeliyi boşu boşuna almadık diyorsunuz, öyle mi?
Daha önce sormuştum, yine sorayım:
Emperyalizmin Türkiye üzerindeki planlarını gerçekleştirecek ve Devletle taşeron terör örgütünü eşitleyecek kadar hangi çıkmaza girdiniz?
Selahattin Demirtaş’ı hapse atıp,
Apoyla Kandille görüşmeniz nasıl bir planın parçasıdır?
Soruyorum ya, anlatın da bilelim!
Apo’ya umut, Millete hüsran olanlara sesleniyorum!
Terör örgütünü düştüğü yerde kaldırıp,
Yeniden Kürdün, Türkün karşısına koyanlara sesleniyorum!
"MANDACI PROJELERİ UNUTACAK ŞUUR YOKSUNLARI DEĞİLİZ"
Ve ardından kalkıp, İyi Parti’ye
Ulus devleti ve Cumhuriyet projemizi ortadan kaldırma sürecine dahil ol diyorsunuz.
Sözde bir Komisyonda, komisyonculuk yapmamızı istiyorsunuz.
Türk Milletinin, yanına yöresine ortaklar çıkartıp,
Bizden kafatasçı tepkiler bekliyor; etnik oyunlarınıza piyon olmamızı istiyorsunuz.
Bizden, Cumhuriyetin yıkımında balyoz sallamamızı,
Hukukun üstüne döktüğünüz betonu sulamamızı,
Makyajlanmış Yeni Sevr anlaşmasına imza atmamızı istiyorsunuz!
Biz sorumsuz değiliz kardeşim!
Bu vatanı sermaye görecek kadar alçalmış, hiç değiliz!
Türk Milletini tarih sahnesinden silmeye yeminli,
Muhipçi ve mandacı projeleri unutacak şuur yoksunları değiliz!
"EN APOCU KİMDİR BELLİ, BEN İKİNCİ KİM DİYE SORUYORUM"
Kıymetli dava ve yol arkadaşlarım!
Şimdi gelinen noktada 2010 yılında yapılan Anayasa oyunuyla,
2013’de yürütülen ihanet süreci oyunuyla bize aynı soruları soruyorlar.
Darbeciler yargılanmasın mı?
O zaman da dedik, Elbette yargılansın!
Peki sonuç: Yargı, iktidarın arka bahçesi oldu.
Sonra dediler ki
Analar ağlasın mı?
Elbette ağlamasın dedik!
Peki sonuç: Yüzlerce şehit verdik!
AKP’nin kaybettiği seçimi yok saydığını gördük.
Onun adına yeniden seçim ilan eden müstakbel ortaklarıyla flörtleşmesini gördük.
Sonra bize dediler ki,
Darbeyi eniştemizden öğrendik.
Şimdi bu vesayete son vermek gerek,
Bize başkanlık gerek!
Şimdi bu iki süreç birleşmiş, aynı sorularla, aynı amaçlarla
Aynı dar çıkar şebekelerini,
Sarayın gölgesi altında birleştiren bir tek adamın,
Üç günlük koltuğu için 3000 yıllık tarihimizden
300 yıllık cumhuriyet ve demokrasi yürüyüşümüzden vazgeçmemizi istiyorlar.
Ben de kitabın ortasından soruyorum:
Apo mu reisçi olmuştur?
Yoksa reis mi apocu olmuştur?
En apocu kimdir belli, ben ikinci kim diye soruyorum!
"GELİN BU İHANET SÜRECİNE KARŞI GÜÇBİRLİĞİ YAPALIM"
Türkiye'de bir hayalet dolaşıyor,
Değişim hayaleti…
Herkes bir şeylerin değişmesi gerektiğinde hemfikir.
Ama ne değişmeli?
Hepimiz görüyoruz ki,
Tarihi bir karar ve tarihi bir yol ayrımındayız:
Evet, Artık Ayan beyan bellidir ki bir şeyler değişmeli.
“Bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe, Allah da onu değiştirmez.”
Ya Tayyip Erdoğan değişecek, ya vatandaşlık tanımı.
Ya Tayyip Erdoğan değişecek, ya muasır medeniyet hedefi.
Ya Tayyip Erdoğan değişecek, ya bu milletin mayası.
Değiştirilmesi gereken Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Yönetemediği ülkenin temsil makamından gitmemek için,
Milletin adını bile değiştirmeye kalkan bu zatı değiştireceğiz.
1919 karanlığından doğan, güneş çehreli kurdun izinden gideceğiz...
Sevdası Türkiye, kaygısı Büyük Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği olan herkesi, ihanete planlarına karşı birlikte hareket etmeye çağırıyorum.
Bu çağrım, Türk milletinin varlığı-birliği ve istikbali için siyaset yapan ve mücadele eden herkesedir.
Hangi partiden olursanız olun, gelin.
Gelin, Cumhuriyete sahip çıkalım.
Gelin, Vatandaşlığa sahip çıkalım.
Gelin, Türklüğe sahip çıkalım.
Neyin değişeceğine biz karar vereceğiz.
Ne olacağımıza kendimiz karar vereceğiz.
100 yıl önce olduğu gibi bugün de kendi kaderimizi kendimiz tayin edeceğiz.
Türkiye'nin salonları, sokakları, meydanları bizimdir.
Gelin, Sultanahmet Meydanı'nı işgalciye inat dolduranlar gibi,
Bizim olan bu memleketin her köşesini dolduralım.
Gelin bu ihanet sürecine karşı güçbirliği yapalım.
Bu çağrıya iştirak edecek herkesi peşinen yoldaşım ve dava arkadaşım sayıyorum.
Ben üzerime düşeni yapmaya hazırım.
Ben de varım diyen herkesi, önüme, arkama değil,
Durduğum safa, kazdığım sipere davet ediyorum!"
Kaynak: Haber Merkezi