Gazeteci Nazmi Çalışkan, Aksaray'da son dönemde yaşanan basın uygulamaları ve resmi makamlarla medya ilişkilerine yönelik sert bir eleştiri kaleme aldı. Çalışkan'ın kaleme aldığı yazıda, ilin basın sorunlarının bir "tava hamsi" sofrası ve birkaç kişilik WhatsApp grubu ile çözülmeye çalışıldığı iddia edilerek, bu yöntemin şehirde etik ve şeffaflık endişelerini büyüttüğü vurgulandı.
Çalışkan'ın yazısındaki temel iddialar ve vurgular şu şekilde:
Valilik düzeyinde basın ilişkilerinin "4-5 kişi ile hamsi masasına yatırılarak" ve bir WhatsApp grubu kurularak yönetileceği beyan edildi. Çalışkan bu tutuma, "Allah razı olsun Sayın Vali şehrin basın sorununu... bir tava hamsi ile çözüme kavuşturmuş" ifadeleriyle ironik biçimde tepki gösteriyor.
Yazıda, bazı medya kuruluşları veya temsilcilerinin il içinde ayrıcalıklı konuma getirildiği; ajans haberlerinin, belirli kanalların veya temsilcilerin aracılığıyla il dışına veya ülke genelindeki kaynaklara sunulması yönünde taahhütler verildiği iddia ediliyor.
Çalışkan, bu yaklaşımı şehrin itibarını zedeleyebilecek, "ilin içine edenlerle" yetkili makamlar arasında mesafe oluşabileceğini işaret eden bir politika olarak değerlendiriyor ve eleştiriyor.
Gazetecinin eleştirisinin odağında, basın etiği, haber kaynaklarının bağımsızlığı ve kamuoyunu doğru ve eksiksiz bilgilendirme sorumluluğu bulunuyor. Çalışkan, "Bu yolun kesinlikle yanlış bir yol olduğunu" belirterek meslektaşlarına da eleştirel bir çağrı yapıyor.
Yazıda ayrıca, emniyet birimlerinden aldıkları uygulama haberleri ve uygulama noktalarına ilişkin bilgilerin de WhatsApp kanalları aracılığıyla paylaşılması, hatta bazılarının (Çalışkan'ın ifadeleriyle) habercilik yaparken "insanların özel hayatlarını" açığa çıkaracak biçimde davranılacağı ima ediliyor. Çalışkan bu tutuma açıkça itiraz ediyor; bunun Aksaray kamuoyuna ve yerel itibarına zarar verebileceğini söylüyor.
Çalışkan yazısında yalnızca bir eleştiri değil, aynı zamanda meslek içi bir uyarı ve geleceğe dönük kaygılarını da dile getiriyor: "Bu şehirde doğru, dürüst iş yapmak ve önce şehrini düşünmek elbette önemli ama bu yolun kesinlikle yanlış bir yol" ifadesiyle, kısa vadeli çıkarlar uğruna hakikat ve habercilik ilkelerinden ödün verilmemesi gerektiğini savunuyor. Yazıda öne çıkan başlıca kaygılar:
Ayrımcılık/ayrıcalık riski: Resmi kanallar veya temsilciler aracılığıyla belirli medya gruplarının öne çıkarılması, diğer bağımsız ya da yerel mecraların dışlanması.
Haber kaynaklarının ticarileşmesi: Ajans haberlerinin para karşılığı veya aracı kişilerle (temsilcilerle) şehir dışına ve ülke geneline servis edilme iddiası.
Şeffaflık eksikliği: Basınla ilgili kararların küçük bir çevre ve kapalı grup toplantılarıyla alınması ve bu süreçlerin kamuoyuna açıklanmaması.
Etik ihlaller: Trafik uygulamaları gibi hassas kamu uygulamalarının, bireylerin özel yaşamlarını açığa çıkaracak şekilde "salça" olarak paylaşılması yönündeki ifadeler etik kaygıları derinleştiriyor.
Yazının tonu hem eleştirel hem de uyarıcı. Çalışkan, meslektaşlarına ve yetkililere şu çağrılarda bulunuyor:
Basın ilişkilerinde şeffaflık ve eşitlik sağlanmalı.
Haber kaynaklarının ve ajans ilişkilerinin etik kurallarına riayet edilmeli; haber "pazarlığı" algısı ortadan kaldırılmalı.
Resmi makamlarla medya arasındaki iş birlikleri, kapalı kanallardan ziyade geniş katılımcı ve hesap verebilir mekanizmalarla yürütülmeli.
Emniyet ve diğer kurumların da bilgilerinin, hukuka ve etik kurallara uygun şekilde paylaşılması sağlanmalı.
Nazmi Çalışkan’ın yazısı Aksaray'da basın-otorite ilişkileri ve haber etiği konusunda ciddi bir tartışma başlatıyor. Yazı, hem yerel gazetecilik pratiğini hem de kamuoyuna haber akışının nasıl ve kimler tarafından şekillendirildiğini sorgulayan bir çağrı niteliğinde. Konuyla ilgili olarak yetkililerden veya ilgili taraflardan yapılacak resmi açıklamalar, tartışmanın seyrini belirleyecektir.
Haber Merkezi